| Senin satmadığını biliyoruz ama bu kahvehanede vize satışı yapılıyor. | Open Subtitles | تأشيرات الخروج تباع عندك، لكنك أنت لا تبيعها. |
| Senin satmadığını biliyoruz ama bu kahvehanede vize satışı yapılıyor. | Open Subtitles | تأشيرات الخروج تباع عندك، لكنك أنت لا تبيعها. |
| İngiliz Hükümeti tarafından onaylı, yakın bir zamanda verilmiş vize listesinde. | Open Subtitles | بلائحة تأشيرات دخول من قبل الحكومة البريطانية |
| Jenna ve ben birbirimize, vizesi olmayan yabancılar gibi baktık. | Open Subtitles | جينا أنا وبدا على بعضهم البعض مثل اثنين من الأجانب دون تأشيرات. |
| Göstericiler, Barış Elçiliği Merkezi'nin önünde toplanıp Ziyaretçiler'e verilen vizeleri protesto ediyorlar. | Open Subtitles | تجمع المئات من المتظاهرين خارج مقر سفراء السلام إحتجاجا على قرار منح تأشيرات دخول للزوار |
| Xiaoguang'un ve Jones'un vizeleriyle ilgili herhangi bir gelişme var mı? | Open Subtitles | أيّ تقدم حول تأشيرات (زياوغوانغ) و(جونز)؟ |
| Eşitliğinizi alıyorlar, iş vermiyorlar, vize vermiyolar. | Open Subtitles | أولئك الذين يحرمونكم من مساواة الوظائف، تأشيرات |
| vize sürelerini aşan turistleri sorgulamayız. | Open Subtitles | نحن لا نحقق مع السياح . الذين يتجاوزون تأشيرات الإقامة الخاصة بهم |
| Bu da artık, her gün sizlerin verdiği gibi gerçek vize almanın yollarını arıyorlar demektir. | Open Subtitles | لذالك سيسعون للحصول على تأشيرات حقيقيه النوع الذي يوزع كل يوم |
| Bu da artık, her gün sizlerin verdiği gibi gerçek vize almanın yollarını arıyorlar demektir. | Open Subtitles | هذا يعني إنهم سيبحثون عن طرق ،للحصول على تأشيرات حقيقية النوع الذي توزعونه كل يوم. |
| - Bu ay ki vize dosyalarının listesini istiyorum. | Open Subtitles | اسمع، أنني أريد قائمة ملفات .تأشيرات هذا الشهر أجل. |
| Chris benim, yeva ve yetimler için vize ayarladı. | Open Subtitles | رتب كريس تأشيرات الولايات المتحدة بالنسبة لي، ييفا، والأيتام. |
| Brezilya öncü bir tavır aldı. 2000'in üzerinde mülteci insani vize alabildi, Brezilya'ya girdi ve mülteci statüsü talep etti. | TED | فقد اعتمدت البرازيل على طريقة رائدة حيث أن اكثر من 2000 سوري تمكنوا من الحصول على تأشيرات إنسانية، وعندما يدخلون البرازيل يحصلون على وصف لاجيء |
| Ve bütün kadınlarınızın, vizesi ve çalışma izinleri var mı? | Open Subtitles | وكل نساءك، كلهن لديهن تأشيرات وتصاريح عمل؟ |
| Şüpheli onlarca Meksika onlarca Meksika uyruklunun çalışma vizesi almasını sağladı. | Open Subtitles | كان المُشتبه به خاصتنا يرعى إصدار العديد من تأشيرات العمل للمُواطنين المكسيكيين |
| Meksika vizesi ve pasaport istiyorum. | Open Subtitles | أريد جوازات سفر و تأشيرات مكسيكية |
| Tamam, size kimlikler, seyahat vizeleri, tıbbi kayıtlar ve Uganda hakkında bilgiler getirdim. | Open Subtitles | لذا عِنْدي تعريفُ، تأشيرات سفرِ وطبيةِ لَك، وهنا معلوماتُ على أوغندا. |
| vizeleri almak aylar sürer. | Open Subtitles | يستغرق الأمر شهوراً للحصول على تأشيرات الدخول |
| Bazılarının sahte vizeleri olduğunuı söylemiştin. | Open Subtitles | وقلت أن بعض منهم لديهم تأشيرات مزيفة. |
| Xiaoguang'un ve Jones'un vizeleriyle ilgili herhangi bir gelişme var mı? | Open Subtitles | أيّ تقدم حول تأشيرات (زياوغوانغ) و(جونز)؟ |
| İzin belgelerimiz ve vizemiz yok. | Open Subtitles | -ليس لدينا أوراق و تأشيرات دخول |
| Çoğunluğu Suudi'ydi Onlar ABD vizesini kolay alabiliyorlardı | Open Subtitles | معظمهم من الطلاب الذين يستطيعون الحصول بسهولة على تأشيرات لدخول الولايات المتحدة |