| Sakın gidip karışma yoksa benim de başım belaya girecek. | Open Subtitles | لا تتدخل في الأمر. لا تذهب. وإلا فسأقع في مشكلة |
| Ve bu bir uyarıydı -- başka insanların işine karışma, ya da onların işinde sıkışır kalırsın. | TED | وكان هذا تحذير,لا تتدخل في شئون الناس والا ستتعلق بها. |
| Ne zaman dönsem arkamda seni buluyorum. Her şeyime müdahale ediyorsun. | Open Subtitles | في كل مرة أستدير، انت تكون خلفي تدفعني، تتدخل في شؤوني |
| Birleşik Devletler Latin Amerika'ya onların özgürlüklerini savunduğunu iddia ederek müdahale ediyor. | Open Subtitles | الولايات المتحدة تتدخل في شؤون أمريكا اللاتينية مدّعية أنهم يدافعون عن العدالة |
| - Hayır Bay Barrie, bu evdeki her şeye dahil olmanıza gerek yok bence. | Open Subtitles | أنا لا أعتقد انك يجب أن تتدخل في كل شئ يحدث فى هذه العائله لكنها تريد رؤيته أسكت، جورج |
| Biz hep hayatımıza burnunu sokuyor diye şikayet etmezmiydik. | Open Subtitles | دائمًا ما تسيئي القول أنها تتدخل في حياتنا |
| - Devleti ilgilendiren bir meseleye burnunu sokuyorsun. | Open Subtitles | أنت تتدخل في شؤون معقدة للحكومة |
| Sana tavsiyem, Han Baba benim işlerime karışma. | Open Subtitles | من الأفضل لك ألا تتدخل في أمورنا يا خان بابا ـ وإلا ـ آدم خان |
| Sen karışma, tatlım. Bu kurala bir daha göz atmanız gerek. | Open Subtitles | لا تتدخل في هذا ، حبيبي عليكِ أن تعيدي النظر مرة أخرى على تلك السياسة |
| - Söyle ona evinde otursun. - Sen karışma. | Open Subtitles | أخبرها بأن تبقى في المنزل- لا تتدخل في هذا- |
| Onun ve benim aile işlerimize karışma. | Open Subtitles | لا تتدخل في شئون عائلته بل عائلتي |
| Onun ve benim aile işlerimize karışma. | Open Subtitles | لا تتدخل في شئون عائلته بل عائلتي |
| Bu işe karışma. - Bir randevumuz var. | Open Subtitles | لا تتدخل في هذا لقد كنا في إجتماع |
| Size neden istemeyeceğinizi söyleyeyim: Çünkü başka bir ülkenin demokratik süreçlerine müdahale etmek istemezsiniz. | TED | حسناً، إن السبب الذي يجعلك لا ترغب في فعل ذلك، دعني أؤكد لك، هو رغبتك في ألا تتدخل في العملية الديموقراطية لدولة أخرى. |
| Geçmişe asla müdahale etmemelisin. | Open Subtitles | إبق بعيداً عنه أيها الأحمق لا يجب أن تتدخل في الماضي |
| Tekrardan yaşamıma müdahale etmeye çalışırsan, ailemi korkutursan ya da herhangi bir şekilde bana zarar verirsen, seni yaptıklarına pişman ederim, yemin ederim. | Open Subtitles | لو حاولت ثانية أن تتدخل في حياتي أو لارهاب عائلتي أو إيذائي بأية طريقة |
| Bir suç araştırmasına müdahale ediyorsun ve burada kanun benim. | Open Subtitles | أنت تتدخل في تحقيق لجريمة و أنا القانون هنا |
| FBI biz talep etmediğimiz sürece adam kaçırma vakalarımıza dahil olmaz. | Open Subtitles | الشرطة الفدرالية لا تتدخل في قضايانا الخاصة بالإختطاف إلا إذا طلبنا منهم |
| Peki Londra Elmas'ta çalışan personelin içinde bu politik gruplara dahil olması mümkün olan var mı? | Open Subtitles | أهناك أي أمور شخصية ...تتعلق بإدارة الشركة ويمكن أن تتدخل في سياسة الشركة؟ ... |
| - Bütün aileniz işime burnunu sokuyor. - Veda etme vakti geldi Gary. | Open Subtitles | عائلتك بأكملها كانت تتدخل في عملي حان وقت الوداع (غاري) |
| Hayatımızın her kısmına burnunu sokuyorsun. | Open Subtitles | تتدخل في كل وجه من أوجه حياتنا |
| Şimdi kim özel hayatının işine karışmasına izin veriyor bakalım? | Open Subtitles | من الذي يجعل حياته الشخصية تتدخل في عمله الآن؟ |