Benimki yavaşlarken seninki hızlanıyor. Bu hoşuna gidiyor. | Open Subtitles | إنَّ دقاته تتسارع بينما أنا أموت إنك تستمتع بهذا |
Zamanda ileri geri gidemiyorsanız görüntü nasıl böyle hızlanıyor? | Open Subtitles | حسنا اذا كان لا يمكنك ان تقدم واو ترجع فى الماضي اذا كيف ان الصور تتسارع على هذا النحو |
Üst üste dizilmiş yepyeni ürünleri görünce kalbiniz hızlanıyor mu? - Evet. | Open Subtitles | هل تتسارع نبضات قلبك عندما ترى البضاعة الجديدة مكدسة بعناية؟ |
O adamların peşinden gitmeye karar verdiğinde kalp atışların hızlandı. | Open Subtitles | كانت دقات قليكِ تتسارع عندما تركتيه يذهب وراء هؤلاء المجرمين |
Ve bu dev yıldızlar yaşlanıp ölmeye başladıklarında da içlerindeki nükleer reaksiyon da hızlanmaya başlar. | Open Subtitles | وعندما تبدأ تشيخ تلك النجوم وتموت تتسارع المفاعلات النووية داخلها |
Ameliyatı mümkün olmayan bir beyin tümörü vardı ve bize gelmeden önceki hafta durumu hızla kötüleşmeye başlamıştı. | TED | كان لديها تورم في دماغها غير قابل للعلاج، وكانت قوة ضعفها تتسارع في الأسبوع قبل حضورها إلينا. |
Galaksiler birer birer bizden daha uzaklara gidiyorlar. Bu nedenle evrenin hızlandığını söylüyoruz. | TED | كل مجرة تتسارع مبتعدة عنا أسرع و أسرع. فنحن نقول الكون يتسارع. |
süper! hızlanıyor! Kanat... | Open Subtitles | مدهش ، بدأت تتسارع ، أين الزر لفرد الجناحين ؟ |
Mekikle gidemeyiz diğer gemi yıldıza çok yakın ve Destiny de gittikçe hızlanıyor. | Open Subtitles | حسناً لايمكننا أخذ المكوك السفينه الاخرى قريبه جداً من النجم و"ديستنى" تتسارع مبتعده |
Nabzı çok zayıf ve kalp atışı hızlanıyor. | Open Subtitles | نبضها ضعيف ومعدل ضربات قلبُها تتسارع |
Dawn uzay aracı, şu anda yapıyor olduğumuz gibi çok yavaş hızlanıyor. | Open Subtitles | فإنها تتسارع ببطء شديد مثل ما فعلناه. |
Kalp ritmi hızlanıyor. | Open Subtitles | {\fnArabic Typesetting}.نبضات القلب تتسارع |
Kalp ritmi hızlanıyor. | Open Subtitles | {\fnArabic Typesetting}.دقّات القلب تتسارع |
Kalbin hızlanıyor. | Open Subtitles | سمعت ضربات قلبكِ تتسارع. |
Müzik hızlandı. | Open Subtitles | الموسيقى تتسارع |
Düşerken ağırlığı havanın direnciyle eşitlenene kadar hızlanmaya devam edecektir. | Open Subtitles | تتسارع , حتى تصل الي نقطة حيث يساوي وزنها مقاومت الهواء |
Bu da sörfçülerin alttaki dalgadan daha hızlı gitmelerini sağlar böylece yer çekimi sayesinde dalganın altında kalmadan hızla öne geçerler. | TED | والذي يدفعها للتحرّك بسرعة أكبر من الموجة السفليّة، ولذلك فهني تتسارع للأمام قبل الخضوع لتأثير الجاذبيّة. |
Dolunayda kan dolaşımının hızlandığını biliyor muydun? | Open Subtitles | هل تعلمين أنه مع اكتمال القمر تدفقات الدم تتسارع أكثر؟ |
Artık her şey çok hızlı gelişiyor gibi, o kadar hızlı ki tarihteki yerimizi anlamamız gerçekten zorlaşabiliyor. | TED | اليوم يبدو وكأن الأحداث تتسارع لدرجة يصعب معها تصوّر مكاننا في التاريخ. |
Hızlanmıyor. Sadece görüş açımız değişiyor. | Open Subtitles | انها ليست الصور التى تتسارع انه فقط تغيير زاوية الرؤيا |
Kalp atışı hızlanmıştı ama belki çıktığın kişi bir teknede yaşıyor diye gerilmişti. | Open Subtitles | حسناً، ضربات قلبه تتسارع ولكنك، تعلمين ربما كان متوتراً لأنك تخرجين مع شابٍ يعيش في قارب |
Kalp atışını duyabiliyorum. Bana karşı dürüst olmadığında hızlı atıyor. | Open Subtitles | بوسعي سماع دقّات قلبكِ، إذّ أنّها تتسارع حالما تكذبي عليّ. |
Nefesimizde aseton, izopren ve karbondioksit karışımı var, bu oran, kalp atışımız hızlanıp kaslarımız gerildiğinde davranışımızda hiçbir değişiklik olmasa dahi değişiyor. | TED | فثمّة خليط دينامي بين الأسيتون والإزوبرين وثاني أكسيد الكربون يتغيّر عندما تتسارع نبضات قلبنا وعندما تتقلص عضلاتنا، يحدث كل هذا دون أن يكون له أثر ملحوظ في تصرفاتنا. |
Bu fotoğrafta gördüğünüz üzere, 2. Dünya Savaşı sonrasında emisyon oranları gerçekten ivme kazandı. | TED | وكما ترون من هذه الصورة أنه بعد الحرب العالمية الثانية، بدأت تتسارع معدلات الإنبعاث في الحقيقة. |
Düzgünce istiflenmiş raflarda yeni bir ürün gördüğünüzde kalbiniz daha hızlı atmaya mı başlar? | Open Subtitles | هل تتسارع نبضات قلبك عندما ترى البضاعة الجديدة مكدسة بعناية؟ |