| Hayatım boyunca seni gözümde uzun bir arabanın ön koltuğunda oturup, | Open Subtitles | طوال حياتى وأنا أتصورك تجلس في المقعد الأمامي للعديد من السيارات |
| Şu an kutsal mabedimizde oturup Romalılara lanet ediyorsunuz. | Open Subtitles | تجلس في معبدنا المقدّس الآن وتدين الرومان |
| 2,000 beygir gücünde, nitro iticili bir savaş makinesinde oturuyorsun. | Open Subtitles | إنّك تجلس في عربة قتاليّة بقوّة ألفَي حصان بدافع نتروجينيّ |
| Saatlerdir aynı yerde oturuyorsun. Kalkar mısın lütfen? | Open Subtitles | أنت تجلس في هذا المكان لساعات، هل ستتحرك؟ |
| Ancak dokuz-on yaşında bir kız çocuğu, odanın ortasında, etrafı kitaplarla çevrili olarak oturuyor. | TED | فتاة بالكاد تبلغ التاسعة او العاشرة تجلس في منتصف الحجرة محاطة بالكتب |
| Ama sonra bir sürü güvercin olduğunu görürüm... boş boş orada oturup kanat çırparlar, sıçarlar ve hiçbir yere gitmezler. | Open Subtitles | ولكن عندها أرى بأنه سيكون هناك الكثير من الحمام تجلس في الأعلى بدون فعل شيء, ترفرف بأجنحتها, تذهب إلى أي مكان |
| Kucağımda oturup başını göğsüme koymayı severdi. | Open Subtitles | وكم كانت تحب أن تجلس في حضني و تميل رأسها على صدري |
| Tüm yaptığı, her gün evinde oturup, televizyon izlemekti. | Open Subtitles | كل ما تفعله تجلس في ذلك المنزل يوماً بعد يوم تشاهد التلفزيون |
| Bir adam ortada oturup herşeyi planlıyor. | Open Subtitles | بعنكبوت واحدة تجلس في منتصفها واحدة شخص واحد يخطط كل هذا |
| Ve sık kullanılan bir su kaynağının yanında, açık arazide oturup... | Open Subtitles | كي تجلس في الهواء الطلق، بقرب منبع للمياه تستعمله كل الحيوانات... |
| Evde oturup, televizyondan akan kanımızı izliyorsunuz. | Open Subtitles | تجلس في البيت,وتشاهد دمائنا تسيل على التلفزيون |
| Karanlıkta oturuyorsun hareketli görüntüler var ve bir hikâye anlatıyorlar. | Open Subtitles | تجلس في الظلام , وهناك هذه الصور المتحركة وهم يروون قصة |
| Burası erkeklerin masası ve sen benim masama oturuyorsun. Neden sen ve senin şu küçük ucubelerin kalkıp gitmiyorsunuz? | Open Subtitles | وأنت تجلس في مقعدي، لذلك لما لا تبتعد أنت مع أصدقائك غريبي الأطوار ؟ |
| Öyle mi? Şok oldum şimdi çünkü onun ofisinde dikiliyorum, sen de onun koltuğunda oturuyorsun. | Open Subtitles | أنا مصدوم لأنني أقف في مكتبه و أنت تجلس في كرسيه |
| Öyle mi? Şok oldum şimdi çünkü onun ofisinde dikiliyorum, sen de onun koltuğunda oturuyorsun. | Open Subtitles | أنا مصدوم لأنني أقف في مكتبه و أنت تجلس في كرسيه |
| Özür dilerim hayatım, ama benim masamda oturuyorsun. | Open Subtitles | أوه، آسف عزيزي، لكنك تجلس في منطقتي. تجلس في منطقتي |
| Eee, İngilizce'den çıktığından beri aynı yerde mi oturuyorsun? | Open Subtitles | إذاً، تجلس في نفس البقعة ذاتها منذ أن خرجت من صف اللغة الإنجليزية |
| Dur anlatma. Evde oturuyor çünkü, servetinin keyfine varmaktan korkuyor. | Open Subtitles | لا تخبريني إنها تجلس في البيت ، خشيه ان ترى الناس ، وتخشي وضع حقيبتها في المسرحية |
| Kararlar alan o küçük insan topluluğuyla bir odada oturduğunuzda ne elde edebilirsiniz ki? | TED | عندما تجلس في غرفة مع عدد صغير مما من يصنعون القرارات، على ماذا تحصل؟ |
| Bugün hâlâ annem evde oturmuş senin onu aramanı bekliyor. | Open Subtitles | حتى هذا اليوم أمي تجلس في المنزل تنتظر إتصالك |
| Dergide bir fotoğraf gördüm ve bir kadın vardı pisliğin içinde oturuyordu ve etrafı çöple doluydu bir de zayıf bir köpek vardı. | Open Subtitles | رأيت صورة في مجلة. كانت هناك سيدة ... تجلس في الوحل |