Sen beni izlersen, gittiğim yerlere gidersen... evliliğini devam ettirmeyi nasıl düşünürsün? | Open Subtitles | لو أنك الآن ورائي وتلاحقني كظلي كيف يمكنك أن تحافظ على زواجك؟ |
- İşini korumak için kirli çamaşırlarımı bulmaya mı çalışıyorsun? | Open Subtitles | هل تبحث عن شيء تمسكه ضدي لكي تحافظ على وظيفتك؟ |
Ama eğer kimsenin bakmadığından eminsen mendilini temiz tutmak için parmaklarını kullanabilirsin. | Open Subtitles | لكن اذا لم يكن أحد ينظر، استعمل اصبعك حتى تحافظ على منديلك. |
Bunun üzerine ABD, 1975'ten beri gerçekleşen her bir ölümcül kazayla ilgili bir veri grubu kaydı tutuyor. | TED | لذلك تحافظ الولايات المتحدة على مجموعة البيانات كل حادث مميت حدث منذ عام 1975 |
Müvekkilimin güvenine ve onun sırlarını korumaya saygı göstereceğim. | Open Subtitles | أنا سوف تحافظ على الثقة والحفاظ على حرمتها أسرار موكلي |
- Vücutlarımız birbirimizi sıcak tutar. | Open Subtitles | ماذا ؟ أجسامنا متلاصقة سوف تحافظ على دفئنا |
Ama sosis ekmeğimizi Taze ve saf tutan da bu | Open Subtitles | لكن هذه هي الطريقة التي تحافظ على كعكنا طازجًا ونقيًا |
Bunları paramparça ederek tırnaklarını mükemmel hâle getiriyor. Çünkü ataları da hayatta kalmak için aynısını yaptı. | TED | هي تقطع تلك الأشياء من أجل أن تحافظ على مخالبها حادة، لأن هذا بالضبط مافعله أسلافها من أجل استمرار النسل. |
Bence o dönene kadar, onun eşyalarını senin koruman doğru. | Open Subtitles | أظن أنه من الصواب أن تحافظ على أشيائها. حتى تعود. |
ve umarım değişim bu sorunların devam etmesinin sorumlusu enstitülerden gelir ve bunu durdurmaları için onlara yalvarıyorum, rica ediyorum | TED | و أتمنى أن يحدث التغيير من المؤسسات في القمة التي تحافظ على هذه المشكلات ، و أنا اسأل و التمس منهم ان يتوقفوا. |
Böyle ciddi araştırmalara dalmadan, yüzyıl boyunca yaptığımız gibi kutlamaya devam edemez miyiz? | TED | لما لا تحافظ على هذا الاحتفال كما اعتدنا لقرن من الزمن من دون الخوض في كل هذا البحث الجاد؟ |
Onlar saatte 7km.yüzebilirler, ve bunu devam ettirebilirler. | TED | يعني أنها يمكن أن تقطع 7 كيلومترات في الساعة و أن تحافظ عليها |
Sağlığımızı korumak için yaptığımız iyileştirme şovunu görmen lâzım. | Open Subtitles | في مثل هذا العرض الذي نقدمه يجب ان تحافظ على صحتك دائما |
Buraya girdiğinde sahip olduğun 83 kiloyu korumak için yaklaşık olarak 2500 kalori alman gerekiyor, tamam mı? | Open Subtitles | كي تحافظ على وزنك 185 باوند لأن هذا هو وزنك عندما أتيت أول مرة وكانت السعرات الحرارية في اليوم حوالي 2500 سعر |
Bayan Darbus gösteriyi koruduğunu sanıyor... ama Ryan ve Sharpay'in tek derdi kendilerini korumak. | Open Subtitles | الآنسة داربوس تعتقد بذلك أنها تحافظ على العرض ولكن ريان وشاربي يهتمون فقط بأنفسهم |
Tüm hayatını; stokları tutmak, telefonları açmak almak ve satmak için harcamak. | Open Subtitles | أن تكرس حياتك بكاملها كي تحافظ على السندات المالية أو أن تقوم بالمكالمات التليفونية و البيع و الشراء |
Görevinin, onları öldüreceğine iyi durumda tutmak olduğunu, bilmiyor musun? | Open Subtitles | هل تفهم أن خدمتك هي أن تحافظ عليهم أحياء بصحة جيدة |
Çünkü ödediğin vergiler burada hükümeti yönetimde tutuyor. | Open Subtitles | لأن دولارات ضريبتك هى التى تحافظ على قوة الحكومة هنا |
Kendi cebine para koymadan; sadece mevkiini korumaya çalışıyorsun. | Open Subtitles | لا تضع مالا في جيبك تحاول فقط ان تحافظ علي مرتبتك |
Ve anahtarı da alayım, Kev şu kasada tutar. | Open Subtitles | والمفتاح، و والتي تحافظ على كيلوفولط في تسجيل حق هناك. |
O kıpkırmızı elbiseyi uzun yıllar kıpkırmızı tutan bu ağır kimyasallar. | TED | إن تلك المواد القاسية هي ما تحافظ على لون الفستان الأحمر زاهياً لعدة سنوات. |
Dağ polisi olarak kalmak istiyorsan, yapman gereken merkezi hoşnut tutmaktır. | Open Subtitles | ان اردت ان تبقى كونستابلا , فكل ماعليك فعله هو ان تحافظ على رضا مركز القياده |
koruman gereken bir imajın var. | Open Subtitles | أنت تاجر مخدرات متحجر القلب ولديك سمعة يجب أن تحافظ عليها |
Eh, bu durumda... Sende kalması daha iyi olacak. | Open Subtitles | اوه, حسنا, في هذه الحال عليك ان تحافظ عليه بشكل جيد |
Fakat, ülkenizi bir arada tutacak bir değer olmazsa kocanızın yapmaya çalıştığı her şey bir hiç uğruna olur. | Open Subtitles | لكن بدون شخصية موحدة تحافظ على بلادك سوية كل ما عمل زوجك من أجله سيضيع |
Ama tanrı aşkına, tempo tutmayı öğren. | Open Subtitles | ولكن اكراما لله , تعلم ان تحافظ على وقتك |
Yapışkan maddeyle dolu o kaplar düzgün gitmesini sağlıyor olmalı. Salyangoz sümüğü gibi, anladın mı? | Open Subtitles | قنّينات الزيت تلكَ تحافظ على سيرها بليونة ، مثل وحلّ الحلزون، أتعي ذك؟ |
Şimdi de formunu koruması gereken prens sensin, kardo. | Open Subtitles | والآن بما أنك الأمير, عليك أن تحافظ على جِسمك |
Ne yaptığını tahmin edeyim. Burayı şehir gürültüsünden uzak tutuyorsun. | Open Subtitles | ،أعتقد أن ما تفعله أنك تحافظ هنا على غَمْغمة المدينة |