| Boş bir akıl hastanesinden daha korkunç bir şey var mı? | Open Subtitles | هل هناك أيّ شيء أكثر ترويعاً من مستشفى أمراض نفسيّة فارغ؟ |
| Bu benim hayatımın en korkunç anıydı. | Open Subtitles | هي كَانتْ اللحظةَ الأكثر ترويعاً في حياتِي، أعتقد، |
| Senin silah teknolojisindeki buluşların savaşları daha korkunç hale getirdi. | Open Subtitles | ولا أنت أيضاً التقدم الذي حققته في تكنولوجيا الأسلحة جعل الحروب أكثر ترويعاً |
| Sonunda, yolculuklarının en korkutucu görünen yerine geliyorlar. | Open Subtitles | يصلون إلى المرحلة التي يظهر وأنها الأكثر ترويعاً في رحلتهم؛ |
| Çok daha korkutucu şeyler başardın. Bir düşün. | Open Subtitles | لقد فعلت أشياءً أكثر ترويعاً من هذه ، فكر بهذا |
| Gezegendeki en korkunç yıkıcı doğa olaylarından biri. | Open Subtitles | الحرائق إحدى أكثر قوى الطبيعة المخرّبة ترويعاً على كوكبنا. |
| En korkunç ve en itici insanın bile tek ihtiyacı sevilmektir. | Open Subtitles | الشخص الأكثر ترويعاً وغير جاذب لا يريد سوى أن يُحب |
| Hepsinden daha korkunç | Open Subtitles | # أكثر ترويعاً من الجميع # |
| Tarikat görünümlü ritüel bok durumundan da daha korkutucu bu. | Open Subtitles | هذا أكثر ترويعاً من مسألة تفاهة العبادة الشيطانيّة تلك |
| İçerisiyle dışarısı arasında, hangisi daha korkutucu bilemiyorum. | Open Subtitles | بين ما في الخارج وما في الداخل، لا أعلم أيّهما أكثر ترويعاً! |