| Ama ona onu sevdiğimi söyleyince, o duygu bir anda kayboldu. | Open Subtitles | لكن ما إن أخبرته أني أحبه، تلاشى الإحساس |
| Ailemin güvenliğinin korunması hakkında güvendiğim tek kişi ortadan kayboldu. | Open Subtitles | الوحيد الذي يمكن أن اثق به مع سلامة عائلتي, قد تلاشى. |
| Aniden, on yıllardır onları birbirine yakınlaştıran iki ortak tehdit, az çok yok oldu. | TED | فجأة، كان التهديدان المشتركان الذي دفعا البلدين للتمتين العلاقات معا طيلة عقود، قد تلاشى. |
| Parmak izi yok, yabancı iz yok ama solmuş ve rengini yitirmiş. | Open Subtitles | لا يطبع، أي أثر الأجانب، ولكن تلاشى ذلك وتغير لونها. |
| Bu zavallı adam hemen hemen bütünüyle yok olmuş. | Open Subtitles | أوه ، وهذا المسكين تقريبا تلاشى تماما |
| Önceki yaşama ait bildiğim ne varsa kaybolmuş gibi hissediyordum. | Open Subtitles | شعرت و كأن أى مما عرفته عن الحياة من قبل قد تلاشى |
| Bütün gün aradı, aradı, aradı ta ki uçup gidene kadar bütün umutları. | Open Subtitles | طوال اليوم أخذ يبحث و يبحث هنا و هناك حتى تلاشى أمله تقريباً |
| Geriye kalanları kök hücrelere attım ama sabun köpüğü gibi buharlaşıp gitti. | Open Subtitles | خلطته بالخلايا الجذعية لكنه تلاشى وكأنه اوساخ على قارعة الطريق |
| Saray birdenbire gözden kayboldu. | TED | في الحال، تلاشى القصر من حولهم. |
| Birden kayboldu! İz bırakmadan! | Open Subtitles | لقد تلاشى وحسب دون أن يترك أثراً |
| Ama sonra bu azar azar kayboldu. | Open Subtitles | . وبعدها، تلاشى قليلاً فقليلاً |
| Benim sevdiğim Ander gitti içki, öfke ve şüphenin içinde kayboldu. | Open Subtitles | حيث تلاشى (آندر) الذي أحببتُه، ضلّ في غياهب الخمر والغضب والشكّ. |
| Yolculukta hissettiğim korku kayboldu. | Open Subtitles | الخوف الذي شعرت به في الرحلة قد تلاشى. |
| Türbeye ilk geldiğimde bunu hissettim ama yavaş yavaş yok oldu. | Open Subtitles | أول مرة أتيت إلى الضريح هذا الشعور كله تلاشى |
| İnandığı her şey birkaç ayda havaya karışıp yok oldu. Bunun gibi. | Open Subtitles | تلاشى في الهواء خلال بضعة أشهر بهذه البساطة |
| İnandığı her şey birkaç ayda havaya karışıp yok oldu. Bunun gibi. | Open Subtitles | تلاشى في الهواء خلال بضعة أشهر بهذه البساطة |
| Bu yüzden şimdiki yaşadıklarımız biraz daha solmuş gibidir. | Open Subtitles | مما يجعل حياتنا الحالية تبدو قليلا وكأنها تلاشى |
| Hisar'daki tüm üstatlara da solmuş tüm parşömenlerde Uzun Gece'ye dair geçen tüm sözleri aramalarını söylerseniz Ölüler Ordusu'nu tümüyle yenmemizi sağlayacak bir şey bulabilirler. | Open Subtitles | وإذا كنت أقول كل ماستر في القلعة للبحث في كل كلمة من كل التمرير تلاشى حول ليلة طويلة، |
| Sonra ortadan yok olmuş. | Open Subtitles | الذين احتجزوه رهينة .لسنوات عديدة ... ثم تلاشى بعدها ... اختفى |
| - yok olmuş gibi görünüyordu. - Ne? ! | Open Subtitles | بدا و كأنه قد تلاشى ماذا ؟ |
| Yaşlı adam kaybolmuş gibi duruyor. | Open Subtitles | كما لو أنّ ذلك الرجل العجوز تلاشى و حسب. |
| Hayatım o hafıza iblisiyle birlikte kaybolmuş gibi hissediyorum. | Open Subtitles | حياتي، إنها كل ذلك تلاشى مع شيطان الذاكرة |
| Bütün gün aradı, aradı, aradı ta ki uçup gidene kadar bütün umutları. | Open Subtitles | طوال اليوم أخذ يبحث و يبحث هنا و هناك حتى تلاشى أمله تقريباً |
| Sonra da buharlaşıp uçmadılar ya? | Open Subtitles | ثم تلاشى في الهواء الرقيق؟ |