| Ben aradığımda, o orospu orada hazır ve bekliyor olsun. | Open Subtitles | و عندما أتصل، ستحضر هذه الحقيرة إلى هناك و تنتظرني |
| Burada zaman geçiriyorum çünkü bir yıllık bir izin almaya ve o zamanı çocuğumuzla geçirip sonra döndüğümde kariyerimin beni bekliyor olması gibi... | Open Subtitles | أنا اقضي وقتي هنا لأنني لا أتمتع بالقدرة على أخذ عام اجازة لقضائه مع ابننا و أعلم أنه عندما اعود ساجد وظيفتي تنتظرني |
| Hey, kısa kes, tamam mı? Jakuzide bir kız beni bekliyor. | Open Subtitles | من الأفضل أن تختصر ثمة فتاة تنتظرني في الجاكوزي |
| Ben hayır kurumu değilim. Benden teşekkür bekleme! | Open Subtitles | ،لستُ محتاجًا لشفقتك ولا تنتظرني أن أشكرك على أي شيء |
| Meksika'dan döndüğümde, sen evimdeydin, beni bekliyordun. | Open Subtitles | حالما ارجع من المكسيك، هناك كنت، تنتظرني. |
| Söyleyecek birşeyin mi var? Seni dansa kaldırmamı mı bekliyorsun? | Open Subtitles | ألديك شيئاً ما تقوله أم تنتظرني لأطلب منك مراقصتي؟ |
| Neredeyse altı yıl, her Allah'ın günü, Elimde bir şey yoktu ancak posta kutumda red mektupları beni bekliyordu. | TED | إذن، طوال ست سنوات تقريبا، كل يوم، لم أكن أتوصل إلا برسائل الرفض التي كانت تنتظرني داخل صندوق البريد. |
| Şükran gününü Wichita'da geçiremem. Ailem beni bekliyor. | Open Subtitles | لن أقضي عيد الشكر في ويتشيتا لدي عائلة تنتظرني |
| Hayır, arabam bekliyor. | Open Subtitles | كلاّ، السيارة تنتظرني أنا ذاهب إلى طبيب الأسنان |
| Kusura bakmayın, karım evde bekliyor. | Open Subtitles | ممكن أن تعطيني دقيقة من وقتك؟ آسفة لكن زوجتي تنتظرني في البيت. |
| Baylar, hepsi çok etkileyici, ama kız arkadaşım bekliyor... | Open Subtitles | أيها السادة، هذا أمر جميل جداً لكن صديقتي تنتظرني |
| Beni bağışlarsanız çok güzel ve çok aç bir kadın evde beni bekliyor. | Open Subtitles | ـ والآن إذا سمحتم لي ـ لدي إمرأة جميلة جداً و جائعة جداً تنتظرني في البيت |
| Eğer başka bir şey yoksa, bebeğimin bakıcısı içeride beni bekliyor. | Open Subtitles | والآن، إذا لم يكن هناك شيئ آخر فلدي جليسة أطفال تنتظرني بالداخل |
| Geç kalacağım beni bekleme, tamam mı? | Open Subtitles | سأتأخّر كثيراً لذلك لا تنتظرني ، إتفقنا ؟ |
| Bu biraz uzun sürebilir. Beni bekleme. | Open Subtitles | لربما يأخذ هذا فترة، لا تنتظرني |
| Sonuçları kontrol etmemi bekliyordun. | Open Subtitles | لقد كنت تنتظرني لأقوم بفحص نتائج ذلك الشيء |
| Yoksa, ilk hamleyi benim yapmam için mi bekliyorsun? İlk hatayı? | Open Subtitles | أم أنك تنتظرني كي أقوم بأول حركة لأرتكب أول خطأ؟ |
| Bayan Bains, bu hikâye ile gazetede beni bekliyordu. | Open Subtitles | آنسة بانس كانت تنتظرني في الصحيفة مع هذه القصة |
| Beni beklediğini sanıyordum. Neden hala dönmediğini anlayamıyorum. | Open Subtitles | ظننت أنها تنتظرني أنا لا أفهم لماذا لم تعود حتى الآن |
| John, Evinde gibi hisset. çay falan iç. Beni beklemeyin! | Open Subtitles | جون" اعتبر نفسك في منزلك" تناول فنجاناً من الشاي ، لا تنتظرني |
| O dağın ardında, bir kız var, bekler beni, | TED | ♪ ♪ وراء الجبال، ♪ ♪ هناك فتاة تنتظرني. |
| İki dakika bekle, bir yer bulup bitirelim bu işi. | Open Subtitles | عليك أن تنتظرني لدقيقتان وسأحضر المخدر وسينتهي كل شيء |
| Yanımdayken öylece oturup, kaygılanıp, sürekli beni izleyip sıradaki deliliğimi beklemeni istemiyorum. | Open Subtitles | لا أريدك أن تجلس معي، وتقلق، وتراقبني تنتظرني أن أفعل الأمر الجنوني |
| Sanki beni bekliyormuş gibi canlıydı. | Open Subtitles | كانت حيّة كما لو أنّها كانت تنتظرني لقد كنتُ في النّور |
| Uçak benim uçağım, ben gidene kadar beklemek zorunda. | Open Subtitles | كنت أظن أنه طالما الطائرة ملكي وكل ذلك فسوف تنتظرني حتى أصل هناك |
| Yeterince beklemedin, tatlım. | Open Subtitles | لم تنتظرني طويلاً بما يكفي, يا حبيبي |
| - Shawn. Kız arkadaşıma beni on, on beş yıl beklemesini söyleyemezdim. | Open Subtitles | لم أستطع ترك فتاتي تنتظرني من 10 إلى 15 سنة |
| Orada İsa'nın yanında durmuş beni bekliyordur. | Open Subtitles | ، ستكون واقفة هناك إلى جوار المسيح تنتظرني |