| Aynı zamanda kolları da dengesini korumak için açılır. | TED | بنفس الوقت، تمدد ذراعيها برشاقة لمساعدتها في الحفاظ على توازنها |
| Yani gözlerini yetmişlerinde ve dengesini seksenlerinde kaybetti. | Open Subtitles | بالتأكيد قد فقدت نظرها عندما كانت في السبعينات و توازنها في الثمانينات |
| Eğer öyle olmasa goldolcu dengesini tamamen kaybeder ve denize yuvarlanırdı. | Open Subtitles | لو لم يحدث هذا، ستفقد الجندول توازنها وتغرق |
| Çift yönlü dünyanın kutupları dengede olduğunda üçüncü bir şey doğar. | Open Subtitles | ونتيجة لكون أقطاب العالم مزدوجة في توازنها, أدى إلى أن يولد شيء ثالث. |
| Dokuz Diyar'ı bağlayan pek çok Diyargeçidi var, ve her biri Alem'leri dengede tutmak için kendi koruyucusunu çizer. | Open Subtitles | هناك أكثر من بوابة تجعل العوالم التسعَ متصلة لكلاً منها حارس خاص يحافظ على توازنها |
| Kahrolası geminin dengeleme gücü olmazsa tahliye için vaktimiz olmayacak. | Open Subtitles | لا يمكننا اخلاء السفينة دون استعادة توازنها |
| Merdivenlerden yukarı, köpeğinin ardından koşuyordu, köpeğin tasma kayışından kurtulamadı, dengesini kaybetti ve merdivenleden aşağı yuvarlandı. | Open Subtitles | لقد كانت تجري خلف كلبها, تبعته إلى الطابق العلوي, ثم تعثرت بالحبل, فقدت توازنها وسقطت من أعلى الدرج |
| dengesini kaybedip küvete doğru düştü. Başını vurdu. | Open Subtitles | فقدت توازنها وسقطت أمام البالوعة، وضربت رأسها. |
| Sallanmaya başladı ve nefes alamadı, ve dengesini kaybetti. | Open Subtitles | بدأت بالارتعاش ولم تستطع التنفس ومن ثم فقدت توازنها |
| İç kulakla ilgili bir sorun varsa dengesini etkiliyor olabilir belki de sinir sitemini tutan bir durum oluşmuştur. | Open Subtitles | قد تكون مشكلة في الأذن الداخلية وأثرت على توازنها أو عصب ملتهب, لا أدري |
| Her şey dengeye ihtiyaç duyar sen de gelip her şeyin dengesini bozdun. | Open Subtitles | يجب أن تكون الأمور متوازنة أنت جئت لهنا وأفقدت الأمور توازنها |
| Sonsuza dek gözetlenmesi gerek. dengesini kaybetti. | Open Subtitles | ستتعين مراقبتها للأبد، لقد فقدت توازنها. |
| Yani yere basmadığı bir saniyede dengesini kaybetmiş olacak. | Open Subtitles | إذًا لهذا الجزء من الثانية تكون بعيدة عن الأرض ستكون فاقدة توازنها |
| Üstüne basıp dengesini kaybetmiş olmalı. | Open Subtitles | لابد وانها داست عليها وفقدت توازنها |
| - Kurşun zehirlenmesi onun dengesini ve midesini etkilemiş olabilir. | Open Subtitles | يؤثر على توازنها و يسبب لها الصداع |
| Yolda çukur var. Araba dengesini kaybeti. | Open Subtitles | "كان هناك حفرة، وفقدت السيّارة توازنها." |
| Sanırım Tim Riggins dengesini fena bozmuş. | Open Subtitles | أظن " تيم ريجنز " يفقدها توازنها |
| Güneş'imiz bu iki kuvvetin kütleçekim ve nükleer ateşin arasında kararlı bir dengede durur 4 milyar yıl daha sürecek bir denge. | Open Subtitles | وشمسنا تحفظ توازنها بين هاتين القوتين في توازن مستقر بين الجاذبية والنار النووية |
| Dostumun yardımıyla herşeyi dengede tutum. | Open Subtitles | -كيف حالك؟ -وجهً مألوف يخلّ توازنها يحدّ من نطاق عدوانيتها |
| Kahrolası geminin dengeleme gücü olmazsa tahliye için vaktimiz olmayacak. | Open Subtitles | لا يمكننا اخلاء السفينة دون استعادة توازنها |