| Senin çöreğinde ne kadar Yabanmersini var. - Benimkinde hiç yok. | Open Subtitles | انظر كم حبة توت في كعكتك,و كم عددها في كعكتي |
| Doksan dört yıl önce Howard Carter, Kral Tut'un mezarını buldu. | TED | من 94 عامًا، اكتشف هوارد كارتر مقبرة الملك توت. |
| Bir adet ahududulu ve muzlu milkshake, fazladan kirazlı. Sevdiğin gibi. | Open Subtitles | كوب توت العليق و الموز بمخفوق الحليب ، المزيد من التنازلات كما تريدنه تماما |
| - yemin ederim kendini belli ediyor.. lanet olası dut.. | Open Subtitles | احرصوا على تمييزها عن غيرها فهذا توت سئ للغاية |
| Gülgiller 600. Gülgillerden çilek benzeri bir meyvedir. Fuska olarak da bilinir. | Open Subtitles | هذا التوت السويدي معروف أيضاً باسم توت البقر |
| Ama her zaman bütün bir yabanmersinli turta dokunulmadan kalır. | Open Subtitles | ولكن هناك دائماً فطيرة توت تُركت دون أن تمس |
| Evet, bugün giydiğin takıma bayıldım. Siyah ile ahududu. Oldukça İtalyan. | Open Subtitles | نعم، أحبّ البدلة التي تلبسها اليوم أسود على توت العليق إيطالي |
| Bu yıl prinç dolması yapmayı düşünüyorum ayrıca ev yapımı kızılcık sosu, rulo... | Open Subtitles | أنا أفكر في حشو الأرز هذا العام بالأضافة الى توت بري صناعة بيتية |
| Affedersiniz, bayan Toot fakat sizinle özel olarak konuşmak istiyorum. | Open Subtitles | معذرة يا سيدة توت أريد أن أحدثك أماً لأم |
| Yarın sabah ilk iş gidip biraz daha meyve toplayalım, tamam mı? | Open Subtitles | ماذا عن أول شيء في الصباح نجمع توت أكثر؟ |
| Hindistan cevizi romu, badem özü, Yabanmersini suyu portakal suyu ve ananas suyu. | Open Subtitles | عصير جوز الهند, عصير توت بري عصير برتقال، وعصير أناناسِ |
| Yabanmersini ve soda alayım, güzel bayan. | Open Subtitles | سآخذ عصير توت مع صودا أيتها المرأه الجيده |
| Kral Tut'un mezarına giren herhangi bir nasıl başlarına bazı korkunç olaylar gelecek. | Open Subtitles | هل حقاً ان كل من دخل قبر توت عنخ آمون ؟ أصيب بأمور فظيعة ؟ |
| Mr.Freeze, Otto Breminger'di. Kral Tut'ta, Victor Buono'ydu. | Open Subtitles | أوتو بريمينجر كان السيد فريز فكتور بونونو كان كنج توت |
| Çünkü çikolatalı ve ahududulu | Open Subtitles | سوف يزول هذا لانه فقط ... شوكولاته و توت |
| Haiti'linin dut reaksiyonu ile ilgili haklı olduğun ortaya çıktı. | Open Subtitles | اتضح أنك كنت محقاً بشأن تفاعل توت الهاييتي |
| çilek ister misin? | Open Subtitles | لكن اتضح أنه غير موجود هو كذلك تريد توت ؟ |
| Ama her zaman bütün bir yabanmersinli turta dokunulmadan kalır. | Open Subtitles | ولكن هناك دائماً فطيرة توت تُركت دون أن تمس |
| Evet, bugün giydiğin takıma bayıldım. Siyah ile ahududu. Oldukça İtalyan. | Open Subtitles | نعم، أحبّ البدلة التي تلبسها اليوم أسود على توت العليق إيطالي |
| Votka, kızılcık, taze greyfurt suyu. | Open Subtitles | فودكا ، توت بري عصير فاكه الكريب الطازجة |
| Sence hiç buralardan kurtulabilecek miyiz, Toot? | Open Subtitles | هل تعتقد أننا قد نخرج أبدا من هنا يا (توت)؟ |
| Elma dilimleri, kurutulmuş meyve, reçel, dut koduğumun peyniri bile var. | Open Subtitles | شرائح تفاح وفواكه مجففة ومربي توت وحتى جبن، |
| Ve geçen birkaç aydır Bayan Weenie Tot tacını gururla taşıyorum. | Open Subtitles | وخلال الأشهر القليلة الماضية، ولقد تم بفخر حامل لقب ملكة جمال النقانق توت. |
| Taze çilekler, ahududu, kırmızı ve siyah kuş üzümü lazım. | Open Subtitles | أحتاج لفراولات طازجة، توت وزبيب أحمر وأسود. |
| Kaz ciğeri, Brüksel lahanası, ardıç meyveli nar jölesi, kekik yapraklı börülce. | Open Subtitles | براعم البروكسل في قشرة الرمان مع توت العرعر و أوراق الزعتر والفارو |
| Üzerinde böyle kirmizi meyveler varmiş. | Open Subtitles | لديها توت الأحمر عليها |
| Karemalı muzlarla ve fındıklı dondurmayla süslenmiş konyaklı frambuaz soslu bir çukulatalı sufle. | Open Subtitles | أفالورنا شوكولت سوفل مع توت وصلصة البراندي مخلوط مع موز الكارميلايزد وبندق الجيلاتو |