| - Umarım kitap fikrini Chicago'da yayınevi sahibi eski bir dostuma bahsetmemin senin için bir Sakıncası yoktur. | Open Subtitles | ، آمل أن لا تُمانعي لكن أنا مررتُ فكرة كتابٌكِ لصديقُ لي في دار نشر في شيكاغو ويبدو أنه مهتمُ جدا |
| O halde size dün gece saat 10:15 ile 11:15 arasında nerede olduğunuzu sormamın bir Sakıncası yoktur? | Open Subtitles | وأفترض أنّكِ لن تُمانعي سؤالي عن مكان تواجدكِ من الـ10: 15 وحتى الـ11: 15 ليلة البارحة؟ |
| Sakıncası yoksa, burnumu senin zımbırtına sokmayacağım. | Open Subtitles | فقط سأبتعد عن هذا الشيء خاصتك إذا لم تُمانعي |
| Pekala, o zaman bunları veya camının önünde duran merdiveni almamda bir sakınca yoktur. | Open Subtitles | حسناً، إذن لن تُمانعي إن أخذتها، أو إن أزحتُ ذلك السلم خارج نافذتكِ. |
| O halde bana kimlik göstermende bir sakınca yoktur. | Open Subtitles | حسناً، إذن لن تُمانعي أن تُريني هويّة ما. |
| Eğer sizin için mahsuru yoksa yine de oğlunuzla görüşmek istiyorum. | Open Subtitles | حسناً، أود أن أتحدث إليه على أية حال، إذا لم تُمانعي |
| Sormamın Sakıncası yoksa, Berlin'e ne zaman gitti acaba? | Open Subtitles | .. إن لم تُمانعي سؤالي هذا متى ذهبت إلى "برلين" ؟ |
| Sakıncası yoksa, şu anda istemiyorum. | Open Subtitles | ليس الآن إذا لم تُمانعي |
| Biraz göz atmamızın bir Sakıncası var mıdır? | Open Subtitles | هل تُمانعي إذا أخذنا نظرة ؟ |
| Bakmamın bir Sakıncası var mı? | Open Subtitles | هل تُمانعي لو ألقيتٌ نظرة؟ |
| Umarım böyle çıkıp gelmemin Sakıncası yoktur. | Open Subtitles | أرجو أن لا تُمانعي قدومي. |
| - Umarım sence Sakıncası yoktur. | Open Subtitles | أمل أنكِ لـاـ تُمانعي. |
| Sakıncası yoksa, Diane. | Open Subtitles | إذا لم تُمانعي يا (ديان)... |
| - Buraya oturmanın mahsuru var mı? | Open Subtitles | ـ نعم ـ هل تُمانعي إذا جلست هنا ؟ |
| Kardeşim, bir mahsuru yoksa. | Open Subtitles | إذا لم تُمانعي يا أختاه |