| Kalbinin derinliklerinde gerçek olamayacak kadar iyi olduğunu düşünüyorsun. | Open Subtitles | أنت تفكر بقاع قلبك لقد عرفت أن ذلك جيد جداً ليكون صحيحاً. |
| Gerçek olamayacak kadar güzel görünüyordu. | Open Subtitles | لقد اعتقدت أن الأمر جيد جداً ليكون حقيقة |
| Gerçek olamayacak kadar iyi gibi ama değil. | Open Subtitles | يبدو جيداً جداً ليكون صحيحاً, ولكنه ليس جيداً |
| 31 yaşında binbaşı olmak için çok çalışmış. | Open Subtitles | فهو عمل بِجدٍ جداً ليكون رائداً بحري في الـ31 من العمر. |
| Bu o mu? O benim oğlum değil. Benim oğlum olmak için çok çirkin. | Open Subtitles | هو ليس ابني هو قبيحٌ جداً ليكون ابني |
| Galiba gerçek olamayacak kadar güzeldi. | Open Subtitles | حسنأ ، اعتقد انه كان جميل جداً ليكون حقيقة |
| Delik izi var ama iğneye ait olamayacak kadar küçük. | Open Subtitles | إنّه جرحٌ وخزي, لكنّه صغيرٌ جداً ليكون بسبب حقنة |
| Uçak olamayacak kadar küçüktü. Belki de bir pilotsuz uçakdır. | Open Subtitles | إنه صغير جداً ليكون طائرة، لا بد من أنها طائراة بدون طيار من نوع ما |
| Evlat bir şey gerçek olamayacak kadar iyi gözüküyorsa öyle değildir. | Open Subtitles | ... يا بُني حينما يبدو أمرٌ ما مثالياً جداً ليكون حقيقة فذلكَ لأنّه ليس حقيقي |
| Bu gerçek olamayacak kadar güzel gözüküyor. | Open Subtitles | أوه، هذا يبدو غريب جداً ليكون حقيقياً. |
| Yaya olamayacak kadar hızlı. | Open Subtitles | سريعه جداً ليكون يتحرك على قدميه |
| Bu yer gerçek olamayacak kadar iyi hissettiriyor. | Open Subtitles | هذا المكان يبدو جيد جداً ليكون حقيقي |
| Bu gerçek olamayacak kadar iyi. | Open Subtitles | إنه جيد جداً ليكون حقيقياً |
| Bu, tesadüf olamayacak kadar tuhaf. | Open Subtitles | إنه غريب جداً ليكون مصادفة |
| - Gerçek olamayacak kadar güzeldi. | Open Subtitles | -جيد جداً ليكون حقيقياً؟ |
| Benny gangster olmak için çok iyiydi . | Open Subtitles | كان (بيني) لطيفاً جداً ليكون متمرّداً |