| mücevher almayacak umursamadığımı düşünmesine izin veremem. | Open Subtitles | أننى لم أهتم بها بما يكفى لأذهب الى بائع جواهر حقيقى |
| Üstelik mücevher hırsızı ya da aslan terbiyecisi olduğumu söylememe rağmen. | Open Subtitles | حتى عندما لا أدعي ان أكون لص جواهر .. أو مروض أسود |
| Nakit ve mücevher almamaya çalış! Nazileri biliyorsun. | Open Subtitles | لا تحاولي جلب أي أموال نقدية أو جواهر معك |
| Bunların yanında Londra Kulesi'ndeki mücevherler incik boncuk sayılır. | Open Subtitles | هذه هنا تصنع جواهر فى برج لندن تبدو مثل إرث عائلى رخيص |
| Sanat eserleri, dünyaca meşhur mücevherler, hatta altın külçeleri istemiş. | Open Subtitles | هو يُطْلَبُ قطعة فنيةَ، جواهر مشهوره، او ذهب. |
| Müşterilerimin taktığı tüm mücevherleri ellerimle yaptım ben. | Open Subtitles | لقد قمت بتصميم حرفي لكل قطعة جواهر يرتديها عملائي حسناً أيها الكبير |
| Missy, Sissy, Chrissy, ve ben uluslararası mücevher hırsızlarıyız. | Open Subtitles | ميسى , سيسى , كريسى , وانا سارقوا جواهر عالميين |
| Bay Doyle, bu yolculukta eşinizin yanında değerli mücevher var mıydı? | Open Subtitles | قل يا سيد دويل, هل زوجتك معها جواهر قيًمة على المركب ؟ |
| İpekten tayyör, bir sürü mücevher. | Open Subtitles | معطف من الحرير وأطنان من جواهر ضعف مالدي البابا |
| Sizi Çarşamba gününe kadar mücevher Suitine kaydettik. | Open Subtitles | لقد حجزنا في جناح جواهر إلى يوم الأربعاء |
| Milyonlar değerinde inci, elmas ve mücevher çalar. | Open Subtitles | يسرق الألماس، اللؤلؤ و جواهر تُقدر بالبلايين |
| Ne zaman annesiyle yemek yesem sonraki gün mücevher alıyor. | Open Subtitles | كل مرة أتعشى مع أمه اليوم التالي يأتيني جواهر |
| 2,000'den fazla altın, kaymaktaşı, lacivert taş ve binlerce yıl önce ustaların yaptığı kıymetli mücevherler. | Open Subtitles | أكثر من عشرون ألف قطعة فنية مشغولة من الذهب والمرمر جواهر نفيسة قام بعملها مجموعة من الصناع المهرة |
| Ve başarırsanız, gökyüzü kararacak ve havadan paha biçilmez mücevherler yağarak dünyanızı dolduracak. | Open Subtitles | و أذا نجحتم، السماء ستظلم و تمطر جواهر لا تقدر بثمن و ستملئ عالمكم |
| Prens'in mücevherleri Ramat'tan dostları tarafından kaçırıldıysa eninde sonunda Prenses'e verilecekti. | Open Subtitles | إذا تركت جواهر أمير ً رام الله ً في أيد صديقة عاجلا أم آجلا سيقدمونها للأميرة |
| Gelmemişti, çünkü Prens Ali Yusuf'un mücevherleri Ramat'tan nasıl kaçırdığını kimse bilmiyordu. | Open Subtitles | أن لا أحد علم بالضبط شكل جواهر الأمير ً علــي يــوسف ً التي هربت خارج ً رام الله ً |
| Emin olamayız, ama karınızın bazı takılarını ve başka şeyleri çaldığını düşünüyoruz. | Open Subtitles | نحن لانستطيع التأكد,ولكننا نظن انه سرق بعض جواهر زوجتك وبعض الأشياء الأخرى |
| Başkalarının yontulmamış kalas dediği çocukları kıymetli taş olarak gördü. | Open Subtitles | حينما رأى بعض الأشخاص الفتية صلبين, كان يراهم جواهر ثمينة. |
| Ben hapse girecek olan uluslararası bir elmas hırsızıyım. | Open Subtitles | انا سارقة جواهر عالمية التى ستواجه السجن فى الحال |
| Dört paha biçilmez mücevheri, pulların arasına saklamak çok akıllıca. | Open Subtitles | ذكاء كبير منها ان تضع اربع جواهر لاتُقدّر بثمن وسط مجموعة زائفة مثبتة بالصمغ |
| Hem kocanızdan kurtuluyor hem de aslında kaybetmediğiniz mücevherlerin karşılığında sigortadan para alıyorsunuz. | Open Subtitles | تتخلصي من الرجل العجوز الآن يمكنك جمع أموال التأمين لقاء جواهر لم تفقديها من البداية |
| Aile mücevherlerimi sana verebileceğimi biliyordum. | Open Subtitles | كنت دائماً أظن بأنك تتعامل مع جواهر العائلة اذا التحدث |
| Ev sahibemiz, Bayan Sutton, sahip olduğu hazinenin en önemli parçalarından birini, en ünlü Sutton mücevherlerinden birini, açık artırmaya koydu. | Open Subtitles | مضيفتنا، السيدة ساتن، يرفع للمزاد أحد أكثر عزيزها الأملاك، أحد المشهور جواهر ساتن. |
| Bu oranlar merminin takılık gümüşten yapıldığını gösteriyor. Ve takı amaçlı gümüş yüksek erime sıcaklığına sahiptir. | Open Subtitles | ممتلكات عناصر متوافقة مع جواهر فضة مسبوكة |
| Keçeli kalem, renkli kağıtlar ve takılar hazır ve düşündüm ki hepimiz "Sue ve Babası'nın Yazı" kitabı için.. | Open Subtitles | لدي أقلام ,ستنسيل و جواهر ظننت أنه بإمكان كلاً منا تزيين صفحة |
| Şehrimizin büyük bölümü kuşku içinde kalmaya devam ederken Postis dün gerçekleşen kuyumcu soygununu bir köpeğin engellediğinin arkasında duruyor. | Open Subtitles | بينما اكثر مدينتنا يشكون بالامر المركز يصمم على قصته بأن كلب قام باحباط محاولة سرقة محل جواهر بالامس |
| "Saçınızdan pırlanta yapabilirim." | Open Subtitles | "يمكنني أن أحول شعرك الى جواهر |
| Ve hayayolları için çalışan insanların işlerini korumak için, ve de müzik şirketi için çalışan insanların işlerini korumak için, Aile mücevherini satmak zorundaydım ki havayollarını koruyayım. | TED | و من أجل أن أحافظ على وظائف الناس التى تعمل فى شركة الطيران, و أيضا حماية الوظائف فى شركة التسجيلات, إضطررت لبيع جواهر أسرتى لإنقاذ شركة الطيران. |