| Anlaşılan Cumber'ın onun bilgisayarına yerleştirdiği virüs, klavye hareketlerini kaydediyormuş. | Open Subtitles | جليًّا، برنامج التجسس الذي زرعه في حاسوبها سجّل ضغات مفاتيح. |
| Şu andan çok uzak olmayan bir gelecek düşünüyorum -- annem bilgisayarına gidiyor, internet tarayıcısını açıyor ve küçük bir robota bağlanıyor. | TED | هكذا انا اتخيل في زمن ليس بعيد جدا من الان تستطيع امي الذهاب الى حاسوبها تفتح متصفح وتدخل الى روبوت صغير |
| Ya evine girip, kadının bilgisayarını sunuculara girmek için kullandıysa? | Open Subtitles | ماذا لو قام بالدخول إلى شقتها واستخدم حاسوبها لاقتحام النظام |
| Gerisini duymayayım diye, bilgisayarını çekiçle dağıtmanı sağlayan. | Open Subtitles | قمت بوضع مطرقة في حاسوبها قبل أن أتمكن من سماع البقية |
| Hiçbir şey bulamadım, ama dizüstü Bilgisayarında bir kaç e-posta buldum. | Open Subtitles | لم اجد شيئا ولكني وجد بعض رسائل البريد على حاسوبها المحمول |
| Çünkü şirket ilkelerine göre onların Bilgisayarı ile hiçbir şey yapamazsın. | Open Subtitles | هذا لأن سياسة الشركة تنص على عدم إستخدام أجهزة حاسوبها للتدوين |
| Ama hepsi bilgisayarından silinmiş. | Open Subtitles | لكن كانوا مَمحُوّين من حاسوبها أجمعين أبتعين. |
| kafasını kesip, benzer bir not ile bilgisayarının önüne koydular. | TED | قاموا بقطع رأسها، ووضعه فوق حاسوبها مع ملاحظةٍ مماثلةٍ. |
| bilgisayarına birkaç dakika bakmam gerekecek. | Open Subtitles | انا بحاجه لبضعه دقائق بمفردى على حاسوبها |
| Travell'in ofisine nasıl gireceğimizi ve bilgisayarına nasıl ulaşabileceğimizi söyle. | Open Subtitles | أخبرنا كيف ندخل مكتب ترافيل ونصل إلى حاسوبها |
| Abby'nin bilgisayarına girebilmemin tek nedeni başka birinin doğrulama şifrelerini benden önce açmış olmasıydı. | Open Subtitles | السبب الوحيد الذي مكنني من دخول حاسوبها في المقام الأول هو لأن شخص أخر خرق أنظمه التأكيد قبلي |
| Sende ona inanmadın, çünkü kapıcıya rüşvet verip, bilgisayarına girdin ve... | Open Subtitles | و أنت لم تصدقها، لذا لذا رشوت عامل النظافة و دخلت علي حاسوبها |
| bilgisayarına, e-postalarına, evraklarına her şeyine bakmak istiyoruz. | Open Subtitles | سوف نحتاج إلى صلاحيّة وصول إلى حاسوبها رسائلها الإلكترونيّة، ومُستنداتها، كلّ شيءٍ. |
| Onun bilgisayarına kadar takip ettik. | Open Subtitles | لقد تقفينا الأثر الى مكتبها باستخدام حاسوبها. |
| 10 dakika sonra da ayrılmış. Ya evine girip, kadının bilgisayarını servera girmek için kullandıysa? | Open Subtitles | ماذا لو قام بالدخول إلى شقتها واستخدم حاسوبها لاقتحام النظام |
| Demek istediğim, biri gizlice girip belgeleri çalmak için bilgisayarını kullanmış olabilir. | Open Subtitles | أنه من المحتمل أن شخصاً اقتحم الشقة واستخدم حاسوبها لسرقة الوثائق |
| Günün iyi zamanlarını eski arkadaşlarıyla konuşarak ve bilgisayarını kurcalayarak geçirdim. | Open Subtitles | لقد قضيت أفضل جزء من اليوم أتكلم إلى اصدقاء الفتاة المفقودة واتفحص حاسوبها المحمول. |
| bilgisayarını takip etmeye çalıştık ama şifreli bir ağa bağlıydı. | Open Subtitles | حاولنا إختراق حاسوبها الشخصي لكنها كانت على متن شبكة مُشفرة تشفير عالي |
| Tüm hayatının Bilgisayarında olduğunu söyledi, ve ben o şeyi defalarca ve defalarca gözden geçirdim. | Open Subtitles | لقد قالت أن حياتها بالكامل على حاسوبها و قد مررت عليه مراراً و تكراراً |
| - Bilgisayarında BM veritabanından çalınmış dosyalar bulmuşlar. | Open Subtitles | -وماذا؟ لقد قاموا باستعادة الملفات المسروقة من قاعدة بيانات الأمم المتحدة على حاسوبها |
| Dizüstü Bilgisayarı gitmiş. CD'leri ve tüm dosyaları da öyle. | Open Subtitles | حاسوبها النقال ذَاهِب وأقراصها وكُلّ ملفاتها. |
| Hırsızlık/Cinayet Bürosu listeyi kadının bilgisayarından indirmiş. | Open Subtitles | إستولى عليها قسم جرائم القتل ... والسرقة من حاسوبها |
| Hemen yan dairede çekici, genç bir kadın bilgisayarının başında çalışıyor. | Open Subtitles | وجوارهم,سيدة شابة جذابة تعمل على حاسوبها |
| Telefonundaki ve Bilgisayarındaki resimleri sosyal medyadaki arkadaşlarıyla karşılaştırdım. | Open Subtitles | لقد اخترقت الصور التي على هاتفها و حاسوبها ومع الاصدقاء في شبكتها الاجتماعية |