Şirketler kurup yönettim, çünkü yaratıcılık keyif verici ve çünkü parlak, yaratıcı insanların yanında çalışmak başlı başına bir ödül. | TED | لقد بدأت أدير أعمال لأن الأبتكار متعة، و لأن العمل مع ناس بارعين و مبتكرين فى حد ذاتها جائزة. |
Bu başlı başına bir terapi seansı. | Open Subtitles | حسنا,هذه فى حد ذاتها تعتبر جلسه علاج نفسى |
Ancak, karbon vergisinin kendisi de popüler olmadığını ve politik bir çıkmaz olduğunu kanıtladı. | TED | ومع ذلك فأن ضريبة الكربون في حد ذاتها أثبتت أنها لا تحظى بشعبية وبأنها الطريق السياسي مسدود أمامها. |
Biliyorsunuz Afrika'da kontör harbi harbi kendi başına para birimi oldu. | TED | في أفريقيا، مدة البث الإعلامية أصبحت عملة في حد ذاتها. |
Yasal olarak yani. | Open Subtitles | في حد ذاتها |
O da başlı başına bir ünlü. | Open Subtitles | كما تعلمون، انها من المشاهير في حد ذاتها. |
Doğru yöndeki her adım başlı başına bir amaçtır. | Open Subtitles | وكل خطوة فى الاتجاه الصحيح هى غاية فى حد ذاتها |
Bir kadının hakkı olan özgür düşüncesi çalındığında kır faresini evcilleştirme kavramının kendisi başlı başına trajik değil midir? | Open Subtitles | أليست فكرة ترويض المرأة المُتسلطة في حد ذاتها تراجيديا عندما يسرق من المرأة حقها في إستقلال الفِكر ؟ |
Bu bile başlı başına bir macera demek. | Open Subtitles | حسناً ، رُبما تكون هذه مغامرة فى حد ذاتها |
başlı başına bir karakter gibi. | Open Subtitles | إنها بمثابة شخصية في حد ذاتها |
Zımpara kâğıdı kullanarak malzemenin kenarlarını zımparalıyorum. Böylece sadece resimler tabiat izlenimi uyandırmakla kalmıyor, malzemenin kendisi de tabiat izlenimi uyandırıyor. | TED | وبالنسبة للمادة نفسها، أستخدم ورق الصنفرة وبصنفرة الحواف وهكذا لا تتخذ الصور وحدها شكل المنظر الطبيعي ولكن المادة في حد ذاتها تمثل وجود منظر طبيعي أيضاً. |
Bakterileri enfeksiyon kaynağı olarak düşünüyoruz ama bakterilerin kendisi de enfeksiyona yatkın, özellikle de virüslerden kaynaklananlara. | TED | نفكرُ في الجراثيم أو ما نسميها البكتيريا كمصدر للعدوى، لكن البكتيريا في حد ذاتها معرّضة للإصابة بالعدوى، ولا سيما من قبل الفيروسات. |
Bir bakıma cümlenin kendisi de çocuksu. | Open Subtitles | وهي في حد ذاتها جملة طفولية، |
Kaldırıma çıktığınızda ve şehri kamyonun arkasından gördüğünüzde, çöpün kendi başına doğanın bir gücü olduğunu anlıyorsunuz. | TED | فعندما تخطو حافة الرصيف وتشاهد المدينة من وراء الشاحنة، تفهم أنّ القمامة هي في حد ذاتها كقوة من قوى الطبيعة. |
Londra'ya yakın, fakat kendi başına bir şehir. | Open Subtitles | قريبه من لندن , لكنها مدينة في حد ذاتها. |
kendi başına bu boşlukları bulmak, zaten nadir bir yetenek. | Open Subtitles | الحصول على التأخيرات هي من تصميمك انها موهبة حقيقة في حد ذاتها |
Yasal olarak yani. | Open Subtitles | في حد ذاتها |