| Ne güzel, biri ona çanta almış, aynı filmdeki gibi. | Open Subtitles | أحضر لهم أحدهم حقيبه مثل اللتي بالفلم ماذا بها ؟ |
| Diplomatik bir çanta Viyana Anlaşmasının 27. maddesine göre korunma altında. | Open Subtitles | انها حقيبه دبلوماسيه المحميه تحت الماده 27 من اتفاقية فينا |
| Nereden içi para dolu bir çanta alacağız? | Open Subtitles | من اين حصلنا على حقيبه مليئه بالمال ؟ صحيح , ولم ليست معنا الآن ؟ |
| İçinde "tiryakiler için diş parlatıcısı" gibi sıradan malzemeler bulunan bir "bakım çantası". | Open Subtitles | حقيبه مرحاض تحتوى على المواد المعتاده تتضمن انبوب معجون مع الفرشاه لغسيل الاسنان |
| Ne? Bu onun çantası. | Open Subtitles | هذه هي حقيبه الظهر الخاصه بها هل هي هنا معك ؟ |
| Bu, arkadaşlarınızla çıkarken taktığınız normal bir çantaya benziyor. | Open Subtitles | هذا هو الجديد هذا يشبه حقيبه عادية أليس كذلك ؟ |
| İçeri girmiş, çantasını koridora atmış birisi gelip onu kaçırmış. | Open Subtitles | لقد دخل المنزل ثم ألقى حقيبه ظهره بالصاله أحداً ما دخل المنزل وأخذه |
| Dün gece ikinizin kulübün dışına gizlice bir çanta çıkardığınızı gördüm. | Open Subtitles | الليله السابقه اعطيتكما حقيبه مملوءه بالمال المسروق لتخرجا بها خلسه من الملهى هل سرقت المال ؟ |
| Dün akşam da söylediğim gibi ben kayıp eşya bölümüyüm ve hiç çanta gelmedi. | Open Subtitles | كما قلت لك امس, الذي يفقد يرد ولا توجد حقيبه ردت |
| Siyah bir çanta, standart boyutta icindekiler benim icin çok değerli. | Open Subtitles | حقيبه سوداء ، حجم عادي المحتويات التي بها ثمينه جداً بالنسبه لي |
| Yeminli ifadeye başlayalım mı, yoksa siz çocuklar bize büyük bir çanta dolusu para mı uzatırsınız? | Open Subtitles | حسنا انبدا اجراءات العزل, ام ستعطونا حقيبه مليئه بالنقود؟ |
| Ne zaman ev vizitesi yapsa, böyle bir çanta ile gelirdi. | Open Subtitles | عندما كنا نقوم بإستدعائه كان يأتي ومعه حقيبه تشبهها تماماً |
| İki hafta önce, Tim'in bagajında içi para dolu spor çantası buldum ve ona bunu sorduğumda boyundan büyük bir şeye karıştığını söyledi. | Open Subtitles | قبل أسبوعان عثرتُ في الصالة الرياضية على حقيبه مملوءه بالنقود بداخلها |
| Bu bez çantası, volki tolki, liste acil durumlarda aranacak numaralar. | Open Subtitles | ها هى حقيبه الحفاضات , جهاز مراقبه الطفله و الجدول قائمه بأرقام الطوارئ سأعود حوالى الساعه العاشره |
| Ayrıca yaralarını iyileştirmesi lazım o yüzden şamandıraya gidecek çünkü oraya acil durum çantası bıraktık. | Open Subtitles | وسوف تحتاج معالجة جراحها لذا ستذهب لمحدد الإشارة لأننا تركنا حقيبه إسعافات أوليه هناك |
| Bizimle hemen burada buluş, parayı getir bulabileceğin en küçük çantaya koy. | Open Subtitles | قابلنا هنا , فى الحال واحضر المال وضعه فى حقيبه صفيره بقدر المستطاع |
| Cesedi plastik bir torba içinde dışarıya taşıdığını gördüm. | Open Subtitles | لقد رائيته يحمل جسم ما ملفوف في حقيبه بلاستيكيه |
| Ön kapıdan çantalı bir adam çıktı ve arabayla gitti. | Open Subtitles | وخرج من الجهه الاماميه ومعه حقيبه لا اعرف الى اين ذهب |
| Kaliteli bi bavul..anlarım ben | Open Subtitles | إنها حقيبه جيده وثمينه يمكنك معرفه هذا بالنظر إليها |
| Tamam, siktir et çantayı. Kımılda hemen! | Open Subtitles | انسى حقيبه الحبال اللعينه حسنآ تحركى الأن |
| Halliburton marka bir valiz almış. | Open Subtitles | يبدو ان هذا الرجل قد اشترى حقيبه ماركة هاليبرتون |
| Eğer tek başına kod çantayla baş edemeyeceksen zaten burada olmazdın. | Open Subtitles | اذا لم تكوني مستعده للتعامل مع حقيبه الكود لوحدك لما كنت هنا |
| Sırt çantasında hep boş şişeler tıngırdıyor. | Open Subtitles | حقيبه ظهرها مليئة دائماً بالقوارير الفارغه |
| Evet kazanan spor çantasının içine doldurulmuş $100,000 kazanıyor. | Open Subtitles | الفائز يحصل على 100,000 داخل حقيبه الترحال |
| Çalınan sırt çantanı inceliyordum, bunun dışında bir şey kalmamış geriye. | Open Subtitles | لقد كنت أقوم بمعالجه حقيبه ظهرك المسروقه ولم يكن هناك أى شئ متبقى باستثناء هذا |
| Saat 17.05'te ayrıldı. El çantasına dikkat edin. | Open Subtitles | هى تركت المنزل الساعه 17,05 لاحظوا حقيبه يدها |