| Köpeğin olsun olmasın bir erkek olduğu su götürmez bir gerçek. | Open Subtitles | سواء كان حيوانك الاليف ام لا حقيقة انه رجل لن تتغير |
| Nasıl tıraş olunacağını bilmediği gerçeği dışında etrafınızda bir erkeğin olmasından oldukça memnunum. | Open Subtitles | إذن, غير حقيقة انه لا يستطيع الحلاقه انا سعيد لأن لديك رجل حولك |
| İçeride olduğu için kimsenin bir şey denemeyeceğini düşünüyor sanırım. | Open Subtitles | اعتقد انه اكتشف حقيقة انه بالداخل لا احد سيحاول شيئا |
| Onun hala hayatta olduğunu kesin bilseydim bile, yine de izin vermezdim, eğer onun nerde olduğu hakkında yeni, güvenilir kanıtınız yoksa. | Open Subtitles | حتى لو عرفت حقيقة انه مازال حي, ساظل غير مصرح بذلك, الا اذا كان لديكم ادلة, جديدة يعتمد عليها عن مكان وجوده. |
| Teşkilâttan olmayan danışmanlardan yardım almamam gerektiği gerçeği dışında mı? | Open Subtitles | أتقصد ان اضع جانباً حقيقة انه لايفترض بي الحصول على مساعدة من استشاريين خارج الوكالة؟ |
| Onda dismorfofobi yok , ama onun fotografını tam bir dismorfofobik gibi göründüğü gerçeğini belirtmek için kullanıyorum. | TED | ليس لديه ديسموروفوفوبيا ، لكني استخدم صورته فقط لتوضيح حقيقة انه يبدو تماما مثل مريض الديسموروفوفوبيا. |
| İçeride neler olduğunu bilemeyiz, bırakın bir böceğin, bir insanın zihninde olanları da. | TED | فاننا لا نعرف حقيقة انه احمر او لا .. كما في حال الحشرة .. ان دماغنا هو الذي يخبرنا بذلك |
| Peter Keating'in kişiliğindeki mükemmellik çizimlerine mührünü vurduğu bir kişiliği olmamasındadır. | Open Subtitles | العظمة في شخصية بيتر كيتنغ يكمن فى حقيقة انه لا يوجد بصمة شخصية واضحة على مبانيه صحيح تماماً |
| Adam başka bir kadınla nişanlı hem de senin eski en iyi arkadaşınla olmasına ne dersin? | Open Subtitles | ماذا عن حقيقة انه مخطوب لامرأة اخرى والتي هي صديقتك السابقة؟ |
| Onun senin bir parçan olduğunu kabul etmedikçe... onu asla kontrol edemezsin. | Open Subtitles | أنت لن تتعلم السيطرة عليه حتى تقبل حقيقة انه جزء منك |
| Gerçek şu ki çok genç bir yaşta annesinin ölümüne tanıklık etti,.. | Open Subtitles | حقيقة انه شهد وفاة والدته في سن مبكرة جدا |
| Gece avlandığını da dikkate alırsak büyük ihtimalle düzenli bir işi var. | Open Subtitles | مع حقيقة انه يصطاد ليلا يعني ان لديه عملا ثابتا |
| Hiç evlenmemiş olduğu gerçeğinin kadınlara karşı olan ilgisizliğiyle neredeyse hiç alakası olmadığını düşünüyorum. | Open Subtitles | حقيقة انه لم يتزوج لا تمت بصله الي اهتمامه بالنساء , كان يبدو دائما مهتما |
| Bak, bir sevgi bağın olduğu için seni takdir ediyorum, ama gerçekten bunun için vaktim yok. | Open Subtitles | إسمعي ، انا اقدر حقيقة انه كان بينكم رابط حب ولكن حقاً ليس لدي الوقت لهذا الان |
| Üniforması gerçeği, büyük vizyonu hariç bir şeyi olmayan çulsuz bir delikanlı olduğunu gizliyordu. | Open Subtitles | لقد اخفت ملابسه حقيقة انه رجل مفلس ولا يملك سوى هذه الرؤية الطموحة لنفسه |
| Aksi hâlde, bir hata yapar ya da insanların acı çekmesine sebep olurmuş. Yani polis olması gerçeği, yardım istemeyi daha da imkânsız hâle getirdi. | Open Subtitles | وإلا سيقوم بخطئ أو سيتأذى الناس اعني حقيقة انه شرطي |
| Sanırım şu gerçeği göz önüne almakla başlamalısınız: | Open Subtitles | اعتقد اننا يجب ان نضع فى الأعتبار, حقيقة انه, ربما... ا |