bu durum, kanser tedavisinde bazı mükemmel yeni ilaçların doğmasını sağladı. | TED | في الواقع، أدى ذلك إلى التعرف على أدوية جديدة مذهلة للسرطان. |
bu da Root and Shoot denilen programı tam olarak burada Tanzanya'da başlattı ve şimdi dünya çapında 97 ülkeye yayılmış halde. | TED | وأدى ذلك إلى هذا البرنامج الذي نطلق عليه الجذور والبراعم، الذي بدأ هنا في تنزانيا وانتشر الآن إلى 97 دولة حول العالم. |
CA: Peki bu muhtemel bir zaman çizelgesine nasıl dönüşüyor, sence? | TED | كريس أندرسون: كيف يمكن أن يترجم ذلك إلى خط زمني محتمل؟ |
bu devlet hastanenizde yok, ancak bunu değiştirmeyi umuyoruz. | TED | هذا غير موجود في مستشفياتنا المعتادة لكننا نتمنى أن نترجم ذلك إلى الواقع |
Siyasi bir kampanyada, bunu başarmaya dönüşecek kapasite ve ilgiden yoksun bir şekilde başlarsınız. | TED | ففي الحملة السياسية، فإنك تبدأ بلا أي اهتمام، ولا اي قدرة على تحويل ذلك إلى أفعال. |
bu, bir sürü eğitmenin genel görelelik hakkındaki derslerinde saçma sapan danslar yapmasına sebep oldu. | TED | وقد أدى ذلك إلى عدد لا يحصى من المدربين في النسبية العامة يقومون برقص سخيف جداً لوصف النسبية العامة في فصولهم |
bu olağan prensiplerinize göre olası bile değildi, Kont Rupert. | Open Subtitles | من الصعب أن يتبادر ذلك إلى ذهنك يا كونت روبرت |
bu böyle de sürüp gidecek tabiki sen nevrozlarından serhoşlukla kurtuluncaya kadar. | Open Subtitles | و سيستمر حدوث ذلك إلى ان تخف قوة نشاط عقلك بسبب الثمالة |
bu bize Tanrılık vasfını vermiyorsa, söyle başka ne verir? | Open Subtitles | إذا لا يؤهّلنا ذلك إلى الألوهيّة فاخبرني أنت ما يؤهّلنا |
bu yalnızca birisi olmadan ne kadar öldürebileceğimi görene kadardı. | Open Subtitles | كان ذلك إلى حين يَرونَ كَمْ الكثير أَقْتلُ بدون واحد. |
tüm bu çocuklar bahar tatilinde.Wayfaya, bağımlı hale getireceğiz sonra kendi otlağınıza dönüp | Open Subtitles | سنجعل كل الشباب باجازة الربيع يتعلقون بواي في وبعدها تعيدون ذلك إلى مناطقكم |
bu da bana inanmadığını gösterir. O da saygısızlığa çıkar. -Hayır. | Open Subtitles | والذي يوحي إلى قلة الإيمان بي، ويوحي ذلك إلى قلة إحترام. |
Ama buna rağmen bu konu hakkında eşime tek kelime edersen dışarıdaki taşların öbür ucuna döve döve götürürüm seni. | Open Subtitles | ولكن بالرغم من ذلِك أنا مستعِد تماماً لأقوم بركل مؤخرتك بالخارج إذا قمت بنُطق كلمة واحدة من ذلك إلى زوجتي |
Ve bu da politikada ve aynı zamanda geniş bir insan gayreti aralığında daha sığ bir izleğe yol açıyor. | TED | وقد أدى ذلك إلى نهج سطحي ليس في السياسة فقط، بل في عدد كبير من مساع البشر. |
Eğer bu durumu bizim yapı sistemimize taşıma imkanımız olursa, yapı yöntemimiz ile ilgili heyecan verici gelişmeler söz konusu olabilir. | TED | وإن استطعنا ترجمة ذلك إلى بيئتنا المبنية، فهناك بعض الإمكانات المثيرة للاهتمام في الطريقة التي نبني بها الأشياء. |
Ve herkes bazen bunu yapar. | TED | والجميع يفعل ذلك إلى حد ما في مرحلة ما. |
Neden bunu hâlâ yapamadık? Neden bu kadar zor? | TED | لماذا لم نفعل ذلك إلى الآن؟ لماذا هو بتلك الصعوبة؟ |
Ve sonsuzlukları bunu erdeme dönüştürmeye çalışırken harcıyoruz. | TED | ونقضي الخلود الأبدي في محاولة لترجمة ذلك إلى الفضيلة. |
Ama o kabul etmedi. Güney Afrika'yı ırkçılıktan gerçekten arındırana kadar bunu yapmayı reddetti. | TED | لكنه لم يفعل. ورفض ذلك إلى أن حقق هدفه بتحرير جنوب أفريقيا من الفصل العنصري. |
Lauran ve ben konuşmasaydık kendisine karşı tepkili olacaktım ve bu arkadaşlığımıza alttan alta bir saygısızlığın yerleşmesine sebep olabilirdi. | TED | لو أن لورين وأنا لم نتحدث في ذلك، لكنت قد انزعجت منها، وكان يمكن أن يؤدي ذلك إلى الكثير من عدم الاحترام في صداقتنا. |
Mescid-i Aksa'daki kubbenin patlatılmasının sonuçları bugün bile bütün İslami ülkeler ile savaşa sebep olabilir; | Open Subtitles | عواقب تفجير قبة الصخرة أنه كان من الممكن ان يؤدي ذلك إلى حرب شاملة من جميع الدول الإسلامية |