| bunu nasıl elde edeceğimi biliyorum: Her geçen gün ilerleyerek. | TED | وأعرفُ كيفية تحقيق ذلك: عن طريق المضي قدمًا كل يوم. |
| bunu birlikte çalışarak başarabildiler. | TED | وقد تمكنوا من تحقيق ذلك عن طريق العمل معاً. |
| İnsanlara bir şeyler yaptırmak için oyun unsurlarının kullanıldığı birkaç teknoloji örneğiyle bunu anlatmak istiyorum. | TED | وأود أن أفعل ذلك عن طريق بعض الأمثلة التكنولوجية، حيث استخدم الناس عناصر ألعاب لحمل أناس على فعل أشياء ما. |
| bunu cinsiyet eşitliği için ayağa kalkarak cesaretin görmezden gelinemez etkisiyle yapabiliriz. | TED | وبوسعنا فعل ذلك عن طريق تصرفات شجاعة من دون تجاهل، دفاعًا عن المساواة بين الجنسين. |
| bunu parçacık fizikçileri yapar. | TED | ويتم ذلك عن طريق علماء فيزياء الجسيمات. |
| Yani; tükettiğimiz ve kullandığımız enerjiyi ölçebilmek gerekir, bunu ise "kalori" adını verdiğimiz birimle yaparız. | TED | لذا فعلينا أن نكون قادرين على قياس الطاقة التي نستهلكها ونستخدمها، ونفعل ذلك عن طريق وحدة تسمى السعرة الحرارية. |
| bunu çizerek görebiliriz, ama gözümüzden bir şey kaçırmadığımızdan emin olmak için başka bir yolla deneyelim. | TED | بأمكاننا معرفة ذلك عن طريق الخطوط المرسومة، ولكن لنتأكد أننا لم نفوّت أي احتمالات، هذه طريقة أخرى. |
| Ve biz bunu olağandışı özverili kişileri test ederek keşfettik. | TED | وقد اكتشفنا ذلك عن طريق فحص مجموعة من الأشخاص الإيثاريين بشكل استثنائي. |
| bunu makineler yapamaz ama bunların yapılması gerek. | TED | لا يمكن فعل ذلك عن طريق الآلات، ولكن لا يزال يتعين القيام به. |
| bunu kuralları yıkarak buldular. | TED | فعلوا ذلك عن طريق كسر القواعد ومخالفتها. |
| bunu üç çelişki paylaşarak yaptım: Birincisi, konuşmakta iyiyim, konuşmakta kötüyüm. Bıraktım, bırakmadım. | TED | وقد فعلت ذلك عن طريق مشاركة ثلاثة متناقضات: الأولى، هي أنني سيئة بالتحدث، أنا جيدة بالتحدث؛ استقلت، ولم أستقل. |
| Hiç bir din, yada öğreti bunu yok edemez. | TED | لا يمكن لأي ديانة أن تهدم ذلك عن طريق التلقين والحفظ. |
| bunu biliyorum çünkü balıkçılık araştırması yapan bir arkadaşım var orada o bana okyanustaki gemilerden raporlar yolladı. | TED | أعرف ذلك عن طريق أصدقائي الذين يعملون في مسامك سفن الأبحاث والذين أرسلوا لي تقارير من السفن في وسط المحيط. |
| bunu bağırsak yoluyla onaylamak istedim, ama bağırsağı yoktu. | Open Subtitles | المُختَبر حاول التحقق من ذلك عن طريق الشرج, وقد اكتشف أن العينة ليس لها شرج. |
| Eğer amacı Dr. Brennan'ın kafasını karıştırmaksa kendi koyduğu delili tahrip ettirerek bunu yapabilir. | Open Subtitles | إذا كانت هذه لعبته النهائية لإرباك د.بريننان يستطيع فعل ذلك عن طريق أتلاف دليل |
| bunu telefonla veya mesajla yapmalıydık. | Open Subtitles | كان يجب أن نفعل ذلك عن طريق الهاتف, أو رسائل |
| bunu temele odaklanarak yapıyoruz. | Open Subtitles | بل بإنشاء ذلك في أعمال عملائنا، نحن نفعل ذلك عن طريق التركيز بالأساسيات |
| bunu, ya aşk yuvanızdaki tüm saçmalıkları ifşa ederek yaparım ya da gizlice yaparım. | Open Subtitles | يمكنني فعل ذلك عن طريق عن طريق فضح الأمور الممنوعة التي تحصل في هذا المنزل |
| Kamu ekranında büyük görüntüyü garantilemiş olurdum ve ben bunu ne ile yapardım... | Open Subtitles | يجب عليّ المشاركة في عرض كبير وسأفعل ذلك عن طريق.. |
| Bir haftadan daha fazla bir süre gecelerce burada oturarak bu fotoğraf plakasını ortaya çıkarmasıyla bunu başardı. | Open Subtitles | انه فعل ذلك عن طريق الجلوس هنا ليلة بعد ليلة لأكثر من أسبوع، ليكشف القناع عن لوحة التصوير الفوتوغرافي هذه. |