| Bir zaman aralığından sonra bunu diğer kolla da yaptırdık. | TED | ونقوم بتكرار ذلك مع اليد الأخرى مع تأخير في الوقت. |
| Ağlama! Ben bunu başka kızlara yaparım. Seni seviyorum, bebeğim! | Open Subtitles | لا تبكي، أنا أفعل ذلك مع الأخريات فقط لأنني أحبك |
| Ağlama! Ben bunu başka kızlara yaparım. Seni seviyorum, bebeğim! | Open Subtitles | لا تبكي، أنا أفعل ذلك مع الأخريات فقط لأنني أحبك |
| Babam ve Isabel'le denedim. Sence ne oldu? | Open Subtitles | نعم لقد حاولت ذلك مع أبي وإيزابيل لمعرفة ماسيفعلوه ؟ |
| Ama bunun Bayan Rich'le ne ilgisi olabilir ki? | Open Subtitles | لكن ، ما علاقة ذلك مع الآنســة ً ريــتش ً ؟ |
| Arkadaşım Kramer'la geçen gün biz de bunu tartışıyorduk. | Open Subtitles | كنت أناقش ذلك مع صديقي كرايمر قبل عدة أيام. |
| bunu birisiyle yakaladığını hissedersen, nereye giderse gitsin onu takip et. | Open Subtitles | وإن شعرت أنك وجدت ذلك مع أحد ما، فاتبعيه أينما ذهب |
| Genç adam, o küçük mutfakta bunu nasıl yaptın, anlamadım. | Open Subtitles | لا أعرف كيف فعلت ذلك مع أنني أتذكر القليل فقط |
| hükümet protestocusu, sivil itaatsizlik. bunu C4 ve sinir gazıyla birleştir,... | Open Subtitles | متظاهر ضدّ الحكومة وعصيان مدني إمزجي ذلك مع المتفجّرات وغاز الأعصاب |
| Bu rol için hiç para yok, bunu Eric ile görüştüm. | Open Subtitles | لا يوجد أي أموال للدور، سبق و ناقشت ذلك مع اريك. |
| Ben de bunu tüm yakın arkadaşlarıma yapmaya karar verdim. | Open Subtitles | لذا أنا قررت أن أفعل ذلك مع كل أصدقائي المقربين |
| Yeni bir hayata uyum sağlamak zordur. Tanık koruma vakalarında bunu gördün. | Open Subtitles | من الصعب التأقلم مع حياة جديدة، لاحظت ذلك مع قضايا حماية الشهود. |
| Senin gibi birçok patronum var. Zaman içinde bunu öğreneceksin. | Open Subtitles | لدى العديد من الرؤساء , مثلك سنعلم ذلك مع الوقت |
| bunu ailem ile görüşmek için bir günüm olabilir mi? | Open Subtitles | هل يمكن أن تمهلني يوماً لأناقش ذلك مع عائلتي ؟ |
| demesidir. Ve bu kuzenlerimle daha önceki iletişimlerimizde oluyordu. Ve şimdi kendi odalarında bunu yapabilirler. | TED | وهذا ما كان يحدث مع تفاعل أبناء عمومتي سابقا و بإستطاعهم الآن فعل ذلك مع حميمية غرفتهم الخاصة |
| Dünya'nın çok az yerinde araştırılan bir balık ile bunu yapmak nasıl mümkün? | TED | كيف يمكنك أن تفعل ذلك مع حيوان -- الأماكن القليلة جدا في العالم. |
| İşte şimdi bunu sicim teorisiyle birleştirdiğimizde, ortaya çıkan tablo bu şekilde. | TED | والآن ، عندما صهرنا ذلك مع نظرية الأوتار هاهي الصورة التي قادتنا اليها |
| Ve dahası, ben çok şanslıyım çünkü dünya çapında milyonlarca insanla bunu paylaşabiliyorum. | TED | وما هو أكثر من ذلك، أنا محظوظة حقاً، لأنني تمكنت من مشاركة ذلك مع ملايين الناس في جميع أنحاء العالم. |
| - bunu Frank'le yapmamalıydın Jenna. | Open Subtitles | أنت لم يكن من المفروض أن تفعلي ذلك مع فرانك .. جينا أعرف |
| Irak insanlarına anlaşmazlığımızın onlarla olmadığını, yönetimleriyle ve tamamen Saddam Hussein'le olduğunu söyledim. | Open Subtitles | وقد قلتُ لشعب العراق، بأن معركتنا ليست معهم، لكن بدلاً عن ذلك مع قائدهم، |
| Tamam Cheryl Jack le ben de Roy la yapıacm muhtemelen | Open Subtitles | الحزب يبدأ فى الساعة الثانية. شيريل ينبغي أن نفعل ذلك مع جيك. |