| Babam, onları uzaktaki uçuş pistlerine götürür, oradan alır ve onlara malzeme getirirdi. | Open Subtitles | كان أبي يأخذهم ذهاباً وإياباً في الطائرة من المهابط البعيدة ويجلب لهم التجهيزات |
| Aslında burası Tampa'daki FBI ofisi hayatımın altı ayını burada geçirdim -- gidip gelerek, altı ay boyunca sürekli değil. | TED | وأساساً، هذا هو فرع مكتب التحقيق الفيدرالي في تامبا حيث قضيت ستة أشهر من حياتي ذهاباً وإياباً وليست ستة أشهر متواصلة |
| Sillerini ileri geri sallamaktansa, tirbuşon gibi hareket ettirirler. | TED | فبدلا من تحريك أذيالها ذهاباً وإياباً بل تديرها حلزونيا، كفتاحة الزجاجة |
| Ne olursa olsun seni hep aya gidiş ve dönüş kadar seveceğim. | Open Subtitles | .. مهما يحدث سأظل دائماً أحبكِ حتى القمر ذهاباً وإياباً |
| Beyninizde bir ileri bir geri sıçratarak bu elektrik akımlarını ölçüyorsunuz. | TED | فأنت تقيس هذه التيارات الكهربائية، التي تخوض ذهاباً وإياباً في دماغك. |
| 250 galon da o adayı gidip gelmek için yeterli. | Open Subtitles | مئتين وخمسين جالون تقود هذه الطائرة ذهاباً وإياباً لهذه الجزيرة |
| Evet ama siz beni sürekli sanki bir pinpon topuymuşum gibi oradan oraya sürüklüyorsunuz. | Open Subtitles | أجل، ولكنّكم تظلّون تُنقلوني ذهاباً وإياباً كأنّي كرة الطاولة. |
| Bir kukla gibi onları oradan oraya sürükleyemezsiniz. | Open Subtitles | لا يمكنك أن تذهب بهم ذهاباً وإياباً كالجراء |
| Mannleigh işleme fabrikasındaki işçileri, savunmasız hayvanları duvarlara çarparken, üzelerinde tepinip dururken, ve onları odanın içinde oradan oraya tekmelerken görüntülediler. | Open Subtitles | " العمال في منشأة عمل " مانلي يلقون حيوانات طليقة بالحائط يدهسون عليها ذهاباً وإياباً |
| sürekli buraya gelip gitmek zorunda kalırdın. Mantıksız olurdu. | Open Subtitles | ستضطر إلى التنقل ذهاباً وإياباً طوال الوقت، الأمر غير منطقي |
| Annem sürekli sınırın bir o tarafına, bir bu tarafına geçiyordu. | Open Subtitles | حسناً، أمي كانت تذهب دائماً ذهاباً وإياباً عبر الحدود |
| Smithsonian Müzesi, İngiltere'ye sürekli sevkiyat yapar. | Open Subtitles | والمتحـــــف ينقل أغراضاً ذهاباً وإياباً إلى بريطانيا غطائكِ في التخفـــي |
| Agznda fenerle telas içinde ileri geri kosuyordu. | Open Subtitles | ؟ كَانَ يُسرعُ ذهاباً وإياباً ومعه المصباح. |
| Mağaraya benzeyen dairemde oturup ileri geri sallanırken dizimi ovuşturacağım. | Open Subtitles | إعتقدتُ بأنّني أَجْلسُ في شُقَّتِي المجوّفةِ، الهازّ ذهاباً وإياباً بينما يُعانقُ رُكَبَي. |
| Zamanda ileri geri giderek benim için tehditvari olanı biraz cilaladım. | Open Subtitles | أنتقلت ذهاباً وإياباً في الوقت لأغير الواقع الذي هددني |
| Aya gidiş ve dönüş kadar. | Open Subtitles | حتى القمر ذهاباً وإياباً |
| Uçak bir aşağı bir yukarı, bir ileri savrulup duruyordu. | Open Subtitles | الرحلة كانت تتهاوى صعوداً ونزولاً ذهاباً وإياباً |
| "Boynundaki yumuşak yerden aşağa kadar bir ileri bir geri oynamaya başladı." | Open Subtitles | ويُلامِسٌ رقبَتها برفق أو يُلامسُ وركيها ذهاباً وإياباً |
| Eğer York bir ileri bir geri gittiyse, tüm güzergahlardan yola çıkarsak tam ortası burası oluyor. | Open Subtitles | إن كان "يورك" يقود ذهاباً وإياباً لو رسمت مثلث حول كل نقاط الوقوف، ها هو المركز هنا |
| Ve eğer sen de kazanırsan, ikiniz birden gidip gelmek zorunda kalacaksınız ki bu da Evan benimle daha fazla kalacak demektir. | Open Subtitles | وإن فزتِ، بإمكانكما السفر ذهاباً وإياباً وهذا يعني أن "إيفان" سيبقى معي لوقت أكثر |