Del Posto'da harika bir yemek ve gece harika bir sevişme yerine ki dört gözle bekliyordum. | Open Subtitles | بدلاً من وجبة رائعة في ديل بوستو وليلة من المعاشرة المتهورة والتي كنت أتطلع إليها حقاً |
Bu elbette o an için harika bir fikir ama sorun şu ki biz bunu yapmaya devam ettikçe başka bir soruna neden oluyoruz. | TED | وبالطبع فإن تلك الفكرة رائعة في لحظتها، لكن التحدي يكمن، ونحن نواصل القيام بذلك، في أننا سوف نُسبب مشكلة. |
Rory, Üniformanın içinde harika görünüyorsun. | Open Subtitles | روري تبدين رائعة في الزي الرسمي |
Hele baharda çok güzel olur. Bahçede bile yapabiliriz. | Open Subtitles | سوف تبدو رائعة في الربيع يمكننا ان نقيمها في الخارج |
Şişe falan bulamadım ama ahırdan manyak havalı şeyler çıktı. | Open Subtitles | لم أجد علب فارغة لكني وجدت أشياء رائعة في الإسطبل |
Tüm şahane sanatçıları seçme konusunda inanılmaz bir şöhreti vardı. | Open Subtitles | كانت تتمتع بسمعة رائعة في كسبها كل أولئك الفنانون العظماء. |
O olmadan bunları halledemezdim, hem müzik konusunda da harika. | Open Subtitles | لم أكن سأتمكّن من صنعها بدونها، وستكون رائعة في إدارة الموسيقى. |
Rio Doso'da harika bir tane var. | Open Subtitles | اها،هناك بلدة رائعة في ريو دوسو |
"Guatemala'da harika şeyler yaşadım çok süper bir şeydi ve o insanlara gerçekten yardım ettim, ben yardım ettim. | Open Subtitles | "كانت تجربة رائعة في غواتيمالا "كانت رائعة تماماً ولقد ساعدت هؤلاء الناس حقاً ساعدتهم" |
Sen harika brisin, ve dışarıda seni bekleyen harika bir kız var. | Open Subtitles | أنت شخص رائع وهناك فتاة رائعة في الخارج هناك تنتظرك |
Aslında harika bir fikirdi, isim vermeyi bile düşündüm. | Open Subtitles | لدي فكرة رائعة في واقع الأمر إنها فكرة رائعة لم أكن أخطط لها |
Bu arada, o elbise içinde harika görünüyorsun. | Open Subtitles | تبدين رائعة في هذا الثوب |
Bunun içinde harika görünüyorum. | Open Subtitles | أبدو رائعة في هذا الثوب |
Benekler içinde harika görünüyorum. | Open Subtitles | أبدو رائعة في الثياب المنقطة |
Küçük April'in ilk değişimi çok güzel geçti, değil mi? | Open Subtitles | أوه , إبريل الصغيرة كانت رائعة في أول تحولها , أيس كذلك ؟ |
O zamanlar çok güzel günler geçirdik, değil mi? | Open Subtitles | كنّا نحظى بأوقاتٍ رائعة في الماضي، صحيح ؟ |
Şişe falan bulamadım ama ahırdan manyak havalı şeyler çıktı. | Open Subtitles | لم أجد علب فارغة لكني وجدت أشياء رائعة في الإسطبل |
Biliyor musun, bana kendimi ikinci sınıf vatandaş gibi hissettirme konusunda inanılmaz yeteneklisin. | Open Subtitles | أتعرفين ، لديك موهبة رائعة في جعلي أشعر أني مواطن من الدرجة الثانية |
Düşüncene önem vermesem de 52 yaşındayım ve bu elbiseyle muhteşem görüneceğim. | Open Subtitles | و ليس كأن هذا مهما لكن أنا في 52 و سأكون رائعة في الفستان |
Bunu söylememin sebebi sadece poponun bu kotta ne kadar harika görünmesi değil. | Open Subtitles | و انا لا اقول ذلك لأن مؤخرتك تبدو رائعة في سروال الجينز |