| Yaklaşık bir yıl önce, meslektaşlarım ve ben radikal bir fikre vardık. | TED | قبل نحو عام، كان لدي أنا وزملائي فكرة راديكالية. |
| Köpekler, şiddet ve birlikte olduğun insanlar, inanmamı istediğinden daha radikal. | Open Subtitles | الكلاب والعنف والناس الذين انت معهم اكثر راديكالية مما تعتقدين |
| İşte orada. Saygı zamanı, kardeşim. radikal zırva. | Open Subtitles | إنه هناك، الإحترام المستحق لك فيلمك مادة راديكالية |
| İslam Fedaileri, en az karşılaştığım radikal grouplar kadar tehlikelidir. | Open Subtitles | " محاربوا الإسلام " خطرون كما أية جماعة راديكالية واجهتها |
| Kanal 55'te gün boyunca görüntüleri yayınlandı ve o tam bir radikal. | Open Subtitles | كانت تحوم حول القناة 55 طوال اليوم وهي راديكالية متشددة |
| Onun kim olduğunu bilmiyor olman, seni şu an olduğundan 75 milyon kadar falan radikal yapıyor. | Open Subtitles | يا إلهي، حقيقة أنكِ لا تعرفين من هي يجعلكِ راديكالية 75 مليون مرة أكثر مما أنتِ عليه |
| O dönemde yaptığı reformlar radikal olarak nitelenmişti. | Open Subtitles | وفي هذا الوقت، أعتبرت تغيّراته راديكالية |
| Ülkeyi ele geçinp radikal bir hilafet getirme niyetlerini belirten asiler hükümetin beş yıl önce yakaladığı liderleri Ebu Ramal'ı serbest bırakmaya da kararlı. | Open Subtitles | الثوار، الذين لديهم النية الحازمة للسيطرة على البلاد وإقامة خلافة راديكالية. هم ايضاً عازمين على تحرير زعيمهم |
| radikal gey gündemiyle ilgili birtakım mizah malzemelerim var. Şöyle bir soruyla başlıyor: "Bu gey gündemi ne kadar radikal?" | TED | لدي بعض المواد حول ما يسمى بالبرنامج الراديكالي للمثليين جنسيا، والذي يبدأ بالتساؤل، ما مدى راديكالية برنامج المثليين جنسيا؟ |
| Bu üç iç içe geçmiş süreçler bireyler için radikal sonuçlarla batı toplumlarının tüm geleneksel mafsallarını tamamen yok etti. | TED | وهذه الإجراءات الثلاث مجتمعة قد قضت بالكامل على جميع السلوكيات التقليدية في المجتمعات الغربية التي كان لها آثار راديكالية على الأفراد |
| Tamam mı? radikal miktarda özerklik, | TED | حسنا؟ كميات راديكالية من الاستقلالية، |
| O zamanlar, bilimi farklılaştıranın görülmeyen şeyler hakkındaki radikal bir fikir olan ampirizm oldugu düşünülüyordu. Bütün bilgi algılarımızdan gelir. | TED | وفي هذا الوقت، ما يعتقدون بإنه علم مميز كان عبارة عن فكرة راديكالية حول أشياء لم ترى، عُرِفت بالتجريبية. تشتق كل المعرفة من الحواس |
| Alison Michener, kadın sendikasının radikal organizatörü Savaş ve Baskı Karşıtı Ulusal Komitenin kurucularından | Open Subtitles | أليسن مكينر، راديكالية من مؤسسين اتحادات النساء ... مؤسسةمشاركةفياللجنةِالوطنيةِ ضدّ الحربِ والقمعِ |
| Bu kadının, Marielle Duchamp'ın bir radikal olduğunu biliyor muydunuz? | Open Subtitles | هل تعلم أن هذه المرأة مارييل دوشامب)، "راديكالية"؟ ) متطرفة |
| Önce radikal bir metod düşündü | Open Subtitles | أول الأمر, فكر بطريقة راديكالية. |
| Çok radikal bir karar verdiniz. | Open Subtitles | هذه خطوة راديكالية تقوم بها " الراديكالي : مفرط القوة " |
| Daha da radikal bir örnek vereyim. Sonuç Odaklı İş Ortamı denen bir şey. SOİO. İki Amerikalı danışman tarafından geliştirildi ve Kuzey Amerika'daki bir düzeni şirkette uygulanıyor. | TED | دعوني أعطيكم مثالاً أكثر راديكالية. شيء يسمى بيئة العمل المبنية على النتائج ال ROWE ابتكره استشاريان أمريكيان وهو يستعمل في ما يقارب الاثنا عشر شركة حول أمريكا الشمالية. |
| Oldukça radikal bir hikaye doktor. | Open Subtitles | إنها نظرية راديكالية جداً. |
| Aslında gayet radikal. | TED | راديكالية جدا! |