| Sid'in, kurbanın parmak eklemlerinde bulduğu, ultraviyoleye duyarlı bu metal parçası bir dudak piercing'inden kopmuş. | Open Subtitles | الأشعة فوق البنفسجية المعادن رد الفعل، أن سيد وجدت في مفصل لدينا الضحية كان قطعة كسر من حلقة شفة |
| Üzerinde senin DNA'nla birlikte. Bu şık dudak halkası, sana müebbete patlayacak, Sammy. | Open Subtitles | هذا يتوهم قليلا عصابة شفة هي ستعمل تشتري لك الحياة، سامي صبي |
| Bana birini anımsatmadı. Garip dudaklı mı? | Open Subtitles | لااذكر شخصا بهذه الصفات هل قلت شخصا ذو شفة مشوهة ؟ |
| Bu bir eşik. Hatta eşik bile değil. | Open Subtitles | أنها شفة أنها حتى ليست شفة |
| Geçen hafta eve geldi dudağı şişmişti, ne olduğunu bana anlatmadı. | Open Subtitles | الأسبوعالماضي،أتى للمنزل. شفة سمينة كبيرة، لم يرد إخباري ما حصل .. |
| Bir şey müesseseden diyorsam, o zaman servis yaptığın kişiye hiçbir şey söyleme. | Open Subtitles | ..إن قلتُ أن شيئاً على حساب المحل فلا تنبسي ببنت شفة لمن تخدمينهم |
| Annemin erkek arkadaşı ona taktı. Benny'nin dudağını patlattı. | Open Subtitles | صديق أمي فعل معه كل ما يستطيع لقد شق شفة بيني |
| O gece atı alıp giderken ardından tek kelime edememiştim. | Open Subtitles | لمْ أنبس ببنت شفة عندما انطلقت وهي تمتطيه تلك الليلة |
| Sana tüm sorduğum, dudağındaki şişin nasıI olduğuydu. | Open Subtitles | كل ما يطلب منك هو كيف حصلت على هذه الدهون شفة. |
| Her patlattığım dudak her demir parmaklıklara vurduğum kafa, emrin üzerineydi. | Open Subtitles | كل شفة تسببت في تورّمها كل رأس ضربتها تجاه القضبان الحديدية، تحت أمرك... |
| dudak ifadeyle bükülmüş. | Open Subtitles | شفة مُنحنية لتمنح تعبيرا ما |
| Siyah göz, şişman dudak ve iş. | Open Subtitles | أعين سوداء، شفة متينة، ووظيفة |
| Ve sen burada koridorda koca dudaklı yirmi sekiz yaşında bir ponpon kız ile oturuyorsun. | Open Subtitles | وأنت جالس هنا عند المدخل مع رئيسة مشجعين في الثامنة والعشرين من عمرها ذات شفة سمينة |
| Myrtle Beach'deki küçük parkta çocuğun biri kız arkadaşını "sen bunu başaramazsın çünkü sen tavşan dudaklı ve kekemesin" diye aşağılıyordu. | Open Subtitles | الحديقة الصغيرة في شاطىء "ميرتل ذلك الصبي يقوم بإهانة رفيقته قال أنها لن تنجح لأنها تتلعثم ولديها شفة أرنبية |
| Hayır, ben sadece tavşan dudaklı, kekeme bir kızı bir gecede düzelttiğini anlatan o bayat hikayeye inanmıyorum. | Open Subtitles | لقد شعرت بالإهانة من قبل قصة ضعيفة كان لها الفضل في شفاء فتاة تتلعثم في الكلام وذات شفة أرنبية بين ليلة وضحاها الأمور لا تحدث بهذه السرعة |
| Bu çok saçma. Bu sadece bir eşik. | Open Subtitles | حسناً، هذا هراء أنها فقط شفة |
| Yarım eşik. | Open Subtitles | أنها نصف شفة |
| yada, eğer şanslıysam, aşırı şişman yada... dudağı yarık kavalyem beni kahve içmeye davet eder... ve birbirimize bağlı aşık numarası yaparız... çünkü yalnız ve yaşlı olmaktan umutsuzca korkarız. | Open Subtitles | ولو كنت محظوظة سوف يكون رفيقي, رجل بدين أو ذو شفة أرنبية, يدعونني إلي قهوة |
| Şişmiş bir dudağı vardı. | Open Subtitles | لقد كان له شفة منتفخة |
| Nişanlımın kilosu hakkında sakın bir şey söyleme. | Open Subtitles | أمر آخر, لا تنبس ببنت شفة حول وزن خطيبتي |
| Annemin sevgilisi onu dövdü. dudağını patlattı. | Open Subtitles | صديق أمي فعل معه كل ما يستطيع لقد شق شفة بيني |
| Benden sıkıldıysan gidebilirsin. Tek bir kelime bile söylemem. | Open Subtitles | إذا تعبت من العناية بي بإمكانك الذهاب الآن و لن أنبس ببنت شفة |
| Solunumun, dudağındaki o küçük yaranın bile. | Open Subtitles | تنفسك، حتى أن ندبة صغيرة على شفة الخاص بك. |