| Bence yaptığın şey harika. | Open Subtitles | اعتقد ان ما تفعلينه هو شيء عظيم |
| Eğer bu saçmalıksa, bana yardımcı olmuyorsun, kendine de yardımcı olmuyorsun, ama bu gerçekse, eğer düşündüğüm kişiysen, öyleyse yaptığınız şey harika. | Open Subtitles | حتى إذا كان هذا هو هراء انت لا تساعدني انت لا تساعد نفسك ولكن إذا كان هذا حقيقي إذا كان هذا من أعتقد أنه هو, ثم ما تفعلونه شيء عظيم |
| Çocuklar, bu harika bir şey. Belediye Başkanı ile tanışacağım. | Open Subtitles | ولد , هذا شيء عظيم أحصل على لقاء لرئيس البلدية |
| Şu an gerçekten kafamı bu tip şeyleri veremesem de çok iyi olur. | Open Subtitles | في الحقيقة لا استطيع التفكير بأي شيء مثل ذلك الآن لكن ذلك شيء عظيم |
| Çok yakışıklı olduğunu ve çok güzel vücudu olduğunu söyledi. | Open Subtitles | وقال انه شيء عظيم حقا تبحث ولها جسم ممزق حقا. |
| (Alkış) -- bu popüler objeyi alıp, ona biraz ince ayar yaparak ağaç tepelerini araştıran bir bilim kadını olmanın gerçekten harika birşey olduğu mesajını veren bir elçi yarattık. | TED | (تصفيق) -- قمنا باخذ هذا الرمز المشهور وقمنا فقط بتعديلها قليلا لتصبح سفيرة يمكن أن تحمل رسالة كونها عالمة امرأة تدرس رؤوس الأشجار و هو في الواقع شيء عظيم حقا. |
| Konuşacak bir şey yok. Her şey mükemmel. | Open Subtitles | لا يوجد شيء لأتحث عنه كل شيء عظيم |
| Baba, tüketimi azaltmanın iyi bir şey olduğuna katılıyorum, ama yaşam tarzında kalıcı değişiklikler yapman çok zor. | Open Subtitles | أبي ، أتفق أن التقليل من الإستهلاك هو شيء عظيم ، لكن من الصعب تغيير طريقة حياتك |
| Sanırım benim için her gün büyük bir şey yaşamak çok zor ve de bunun gerçekliğini kabul etmek. | Open Subtitles | أعتقد أنه من الصعب لي أن أحصلَ على شيء عظيم كل يوم وأن نعترف به |
| Her şey harika. Aynı ama iyi. | Open Subtitles | - لا، كل شيء عظيم عادى، ولكن جيد |
| Eger bir Eloi'ysan her şey harika. | Open Subtitles | - هذا شيء عظيم انك من سعيدي الحظ |
| Evet, her şey harika. | Open Subtitles | نعم، كل شيء عظيم. |
| Elektirikli arabaları satmaya başladık, harika bir şey. | TED | بدأنا بيع سيارات كهربائية وذلك شيء عظيم. |
| harika bir şey yaratmak için kimsenin iznine muhtaç değilsiniz. | TED | لم تعد بحاجة لموافقة أحد لصناعة شيء عظيم. |
| Sevgi ile karışan dürüstlük tabi ki harika bir şey. | TED | بتجانس مع الحب، بالطبع،الصدق هو شيء عظيم. |
| Sakın korkma, çok iyi hazırlanacaksın. İnkar edemeyeceğin bir şey olduğunu unutma. | Open Subtitles | من الآن ستتحضر , و تذكر أنت شيء عظيم لا يمكنك أن تنكره |
| Süper. Her şeyi çok iyi idare ediyorum. | Open Subtitles | كل شيء عظيم , أنا متولية زمام الأمور هنا |
| Doug, Bobby'nin eşyalarının hepsini evine götürdü ki bu çok iyi. | Open Subtitles | دوغ بالفعل أخذ كل شيء يخص بوبي إلى منزله ، و هذا شيء عظيم |
| Hep eğlenmek istiyor, ki bu çok güzel. | Open Subtitles | وقالت انها تريد دائما أن يكون ممتع. هذا شيء عظيم. |
| Ayrıca, insanın vücudunu değerlendirebilmesi çok güzel. | Open Subtitles | الزائد، هناك شيء عظيم حول إستعمال أعضاءِ جسمكَ لa إستعمال عملي. |
| İyi bir fikir, fakat bu harika birşey olmalı. | Open Subtitles | هذا جيد لكن نبحث عن شيء عظيم |
| Bu harika birşey. | Open Subtitles | تعلمون، وهذا شيء عظيم. |
| Amy, eğer her şey mükemmel olsaydı, hiçbir şey mükemmel olmazdı. | Open Subtitles | ( ايمي ) ، اذا كان كل شيء عظيم فلا شيء سيكون عظيماً |
| - Evet. Her şey mükemmel. - Güzel. | Open Subtitles | - أوه، نعم، كل شيء عظيم. |
| Mia için iyi bir şey yaptın. çok iyi bir şey. | Open Subtitles | لقد فعلت شيئاً عظيماً لـ"ميا"، شيء عظيم حقاً. |
| Ama bildiğim bizim kaderimizin birleştiği. Daha büyük bir şey için. | Open Subtitles | لكن أعلم يقيناً أننا مقدران لشيء هنا، شيء عظيم هنا. |