| Onları araştıran bir polis olduğunuzu düşünüyorlarsa bir dava üzerinde çalışan zararsız bir avukat olduğunuza onları ikna etmelisiniz. | Open Subtitles | إن اعتقدوا انك شرطي وعملك يدور حولهم فمن الأفضل ان تقنعهم انك مجرد محامي غير ضار يعمل على استئناف |
| İyi huylu ve zararsız bir kedi resminin nasıl ölüme yol açabilecek bir şey olduğunu ve önlemek için ne yapacağımı düşünmeye çalışırım. | TED | أحاول أن أفكر كيف يمكن لشيء حميد وغير ضار كصورة قطّة أن يؤدي للموت، وما يمكن فعله لمنع ذلك. |
| Oldukça zararsız, birçok eski tıbbi ilaç gibi. | Open Subtitles | إنه غير ضار نسبياً مثل كل الأدوية الحاصلة على براءة اختراع |
| İşi sağlığına zarar veriyor ve çoğu zaman, büyük bir stres altında çalışıyor. | Open Subtitles | ويقود حياة غير طبيعية شغله ضار جداً بصحته ويتوجب عليه |
| Bir şeyin zararlı olup olmadığını bilebilmenin tek yolu onu test etmektir. Sizden bahsetmiyorum. | TED | الطريقة الوحيدة لمعرفة إذا ما كان الشيء ضار باختباره، ولا أعنيكم بهذا يا رفاق. |
| Birini araştıran iyi bir dosya her zaman kötüdür. | Open Subtitles | ملف يتحقق بعناية في أمر شخص ما هو دائماً ملف ضار! |
| Ve bu pompa edilen denizin yerli ekolojisine zararlıdır. | TED | وهذا ضار بالنظام البيئي المحلي للمنطقة البحرية التي يضخ فيها. |
| Kısa süreli yer çekimsizlik, vücut içinde neredeyse zararsızdır. | TED | داخل الجسم، انعدام الوزن على المدى القصير هو في الغالب غير ضار. |
| Bu sözlerin zararsız olduğunu düşünen... ya da bu adamınkiler gibi sözler söyleyebileceğini ya da uydurabileceğini... düşünen varsa, tanık olacağınız bu cezadan ders alsın. | Open Subtitles | اذا ظن أحد أن هذا الكلام غير ضار او ظن انه يمكنه اعادة كلمات هذا الرجل فليهدد بنفس العقوبة التى ستشهدونها |
| Çölde hiçbir şey zararsız değildir, ölü olmadığı sürece. | Open Subtitles | لا شئ غير ضار فى هذه الصحراء، ألا أذا كانت ميتة. |
| Beni, onun sıradan, zararsız bir gazeteci olduğuna dair ikna etmiştin. | Open Subtitles | وأنت أقنعتنى أنه مجرد مراسل مترو غير ضار |
| Ayrıca bu zararsız bir eğlence. | Open Subtitles | إلى جانب أن هذا على سبيل المرح الغير ضار |
| Arkadaşınızın nispeten zararsız uyuşturucu aldığından şüpheleniyorum. | Open Subtitles | أشك بأن صديقكما قد تناول مخدراً غير ضار إلى حد ما |
| Korkuluk gibi zararsız, kendine ve etrafına. | Open Subtitles | وعلى عكس الفزاعه إنه غير ضار لا للآخرين ولا لنفسه |
| Eh, sanırım hepimiz için küçük zararsız bir flörte izin verilmeli. | Open Subtitles | حسناً, أظن أنه يجب أن يكون مسموحاً لنا جميعاً التمتع بقليل من الغزل الغير ضار |
| Büyüyüp sonunda ahlaki misyonuna zarar verecek boyuta gelebilirdi. | Open Subtitles | ربما ذات يوم عظيم أنه سيثبت أن شئ ضار لمهمته الأخلاقية بأكملها. |
| Tuhaf yanı; insanlara zarar vermiyor. | Open Subtitles | نسيباً غير ضار بالبشري يجعله مبتذل كفايه |
| Farkına varamadığı şey, bu her ne kadar zararsız gözükse bile gerçeği görebilme yetisi zarar görüyor. | Open Subtitles | الذي لا يدركه في هذا الفعل الذي يبدو غير ضار أنه سيهدم أسوار واقعه |
| Radyoaktif bir madde olan radyumun zararlı etkilerinin görsel faydasından çok daha fazla olduğunu 20. yüzyılın ortalarına kadar fark edemedik. | TED | لم يكن حتى منتصف القرن العشرين. حتى أدركنا أن للراديوم تاثير ضار كعنصر مُشع تفوق فوائدها المرئية. |
| Virginia dışındaki her şey kötüdür. | Open Subtitles | كل شئ خارج فيرجنيان ضار |
| Sigara sağlığa zararlıdır. | Open Subtitles | يا خنزير التدخين ضار بالصحة |
| Hangi uzvu keseceğini hatırlaması gerek. Bunun dışında zararsızdır. | Open Subtitles | يحتاج لتذكير نفسه بالأطراف التي يحتاج لقطعها، غير ضار بنحوٍ مختلف |
| Bulls kazağı giyen bir şüpheliyi bulmak için yapılan şüpheli teşhisinde, Bulls kazağı giyen sadece bir şüphelinin olması sizce önyargılı bir davranış değil mi? | Open Subtitles | وانت لا تعتقد أنه ضار أن تضع مشتبة بة واحد يرتدى قميص فريق الثيران فى طابور العرض تهدف إلى إيجاد |
| İma etmenin bile hüküm giydirmek kadar hasar verici olduğunu gördük. | Open Subtitles | اتضح أن التعريض ضار مثله مثل الإدانة |