| Daireme geri döndük, kızlarım yemek masasında boyama yapıyorlardı ve masada garip bir sessizlik oldu. | TED | عدنا إلى شقتي، وكانت بناتي يرسمن بالألوان على طاولة غرفة الطعام، وكان هناك صمت مطبق. |
| Adamın yemek masasında, dizlerinin üzerine düşmesini beklemekten yorulduklarında. | Open Subtitles | بعدما سئمت من إنتظاره ليسقط على طاولة غرفة المعيشة |
| Geceyi ameliyat masasında geçirmek istemiş resmen. | Open Subtitles | كأنه أراد قضاء الليلة على طاولة غرفة العمليات. |
| Ve Bay Coleman'ın güncellenmiş dosyaları konferans odasındaki masada. | Open Subtitles | و ملف السيد كولمان المحدث على طاولة غرفة الاجتماعات |
| Walt'ın ofis telefonu yemek odasındaki masada. | Open Subtitles | (رقم هاتف مكتب (والت على طاولة غرفة الطعام |
| Aslında pencereden onları bıraktığım yerde, yemek masasının üzerinde duruyorken görebiliyordum. | TED | في الواقع، أستطيع رؤيتها من خلال النافذة، على طاولة غرفة الطعام حيث تركتهم. |
| Yemek masasında hesap yapmaya başladığımda üç yaşındaydım, sense çekip gitmeye başlamıştın. | Open Subtitles | عندما بدأت أنهل الحساب على طاولة غرفة الطعام عندما بلغت الثالثة من عمري بدأت في الإبتعاد. |
| Köpekler yemek masasında çiftleşiyor mu? | Open Subtitles | الكلب متزوج من طاولة غرفة الطعام؟ |
| Fakat Bishop'un el izi ve deri parçaları konferans masasının üstündeydi hem de oda temizlendikten sonra. | Open Subtitles | ولكن الطباعة النخيل الأسقف، الثؤلول وقبل كل شيء، وكان في ذلك طاولة غرفة المؤتمر بعد طاقم التنظيف كان هناك. |
| Bir de makyaj masasının üzerinde duran en sevdiği parfümünü. | Open Subtitles | إنه على طاولة غرفة الملابس حسنا لا مشكلة |
| Richard Gobbler'ın "Yemek masasının altı." | Open Subtitles | تحت طاولة غرفة القتل بواسطة ريتشارد جوبلر |