|                Siz de dahi olmadıkça bir dahi yetiştirmek çok zordur.                | Open Subtitles |                 إنه تحد تربية عبقري حين لا تكوني عبقرية أنت نفسك                | 
|                Dostum, içmiyorum. Sadece portakal suyu, dahi! Ne kadar içti o?                | Open Subtitles |                 أنا لا أسكّر، إنه عصير البرتقال يا عبقرية ما مدى ثملها؟                | 
|                O halde söylemek istediğin dahice bir fikrin olmadan tüküremez misin?                | Open Subtitles |                 إذا، ماتقوله أنك لا تستطيع البصق دون أن تراودك فكرة عبقرية.                | 
|                İlkokul öğretmenimin harika bir fikri vardı.                 | TED |                 كانت لدى معلمتي في الصف الأول فكرة عبقرية.                 | 
|                Kendini 145 ile sınırlama. Daha iyisini yapabilirsin. Sen bir dahisin.                | Open Subtitles |                 ولا تكتفي بالـ145، يمكنك أن تبلي أفضل من ذلك، أنت عبقرية                | 
|                - Dünya klasındaki nörocerrahımla zekice ve sınırları zorlayan bir teknik kullanmak üzereyiz.                | Open Subtitles |                 أنا و جرّاح الأعصاب , سوف نستخدم طريقة جديدة و عبقرية لانقاذ أحدهم                | 
|                Yani bazı yönlerden bu bebeğin en zeki bilim adamları gibi düşündüğünü varsayıyoruz.                 | TED |                 لذا ففي بعض النواحي، نعتقد أن تفكير هذا الطفل يشبه تفكير أكثر العلماء عبقرية.                 | 
|                İkinci öğrenmemiz gerekense, halkımızın dahi olduğu.                 | TED |                 وما علينا فعله أيضاً هو فهم عبقرية مجتمعاتنا.                 | 
|                Bir Pixar filmi yapmak için gerekenleri düşünelim: Tek bir dahi, anlık bir ilham bu filmleri yaratmıyor.                 | TED |                 لنفكر للحظة بما يتطلبه إنتاج أفلام بيكسار: ما من عبقرية فردية أو ومضة إلهام تنتج تلك الأفلام.                 | 
|                vücudunuz rahat. İyi hazırlanmış konuşmanız vahşi kalabalığı karizmatik bir dahi olduğunuza ikna ediyor.                 | TED |                 خطابك المعد بشكل جيد يقنع الجمهور الهائج أن شخصيتك عبقرية.                 | 
|                İlk tepkimi burada söyleyemem ama korku olarak tarif edeceğim. İnsanlara senaryolar hakkında anket yapma fikri elbette yeni veya dahice bir fikir değildi.                 | TED |                 وردة فعلي الأولى التي لا أستطيع قولها هنا لكنه سيصف بأنه خوف فكرة مسح الناس حول نصوصهم بالتأكيد لم تكن رواية أو رواية عبقرية                 | 
|                Ve biz dünyaya, mimarinin dahice eskizler çizen bireyler tarafından oluşturulduğunu                 | TED |                 وذلك عندما بدأنا نروّج للعالم أنّ العمارة هي من صنع أشخاص يقومون برسومات عبقرية.                 | 
|                Bu konuda harika ve basit bir fikri vardı.                 | TED |                 بالتالي هي فكرت في فكرة، كانت عبقرية وبسيطة.                 | 
|                deha sıçramalarından birinde atomun yapısı hakkındaki ip uçlarına bakmaya başladı maddeyi değil ışığın gizemli ve harika doğasını gözledi.                | Open Subtitles |                 لذلك و في قفزة عبقرية بدأ يبحث عن مفاتيح حل اللغز حول بنية الذرة ليس بالنظر في المادة                | 
|                Eğer bu çalışırsa Abs, sen bir dahisin.                | Open Subtitles |                 توني : رائع آبي لقد عملت الحساسات والمايكروفونات انتي عبقرية آبي :                | 
|                Sen bir dahisin Laxmi! Sanırım en iyilerden birisin!                | Open Subtitles |                 انتي عبقرية يا لانكـــسي تعدين واحده من المتفوقين                | 
|                Bu çalışmalar çok zekice fakat oldukça basit.                 | TED |                 الآن هذه الدراسات عبقرية لكنها بهذه البساطة                 | 
|                Fazla düşündüğünü sanmam, pek zeki biri sayılmaz.                | Open Subtitles |                 أنا لا أعتقد بانهاُ تفكر كثيراً فهي لَيستْ عبقرية                | 
|                Cortlandt Konakları, planlama becerisinin ve yapısal ekonominin başardığı en dahiyane eser olmalı.                | Open Subtitles |                 منازل كورتلاند يجب أن تكون أكث المشروعات عبقرية فى إبداع التخطيط وهيكلية أقتصادية غير مسبوقه                | 
|                Sürekli kızınızı övüp duruyor. Tam bir dâhi olduğunu söylüyor.                | Open Subtitles |                 إنها تتكلم بشأن إبنتكِ طوال الوقت حتى تقول بأنها عبقرية                | 
|                Gerçekten bir dâhisin.                | Open Subtitles |                 وفي خمسةِ دقائق , أخرجتيني منها. إنكِ عبقرية بالفعل.                | 
|                Bazı geceler uyanıp kendine ekibinin parlak başarılarının olumsuz sonuçlar doğurmasıyla ilgili sorular sorduğun olur mu?                 | TED |                 فهل تستيقظين في بعض الليالي، لتسألي نفسك فقط عن إمكانية انتهاء بعض الغايات الى مآل غير محمود نتيجة عبقرية فريقك؟                 | 
|                Zaten bir dahiyim. Düşük zekâlı arkadaşlara ihtiyacım yok.                | Open Subtitles |                 انا عبقرية , ولا احتاج الى اصدقاء اغبياء                | 
|                Sen sukabağından su içmeyi akıl edebilecek kadar zekisin.                | Open Subtitles |                 كنت عبقرية الفكر الذي يصل مياه الشرب من القرع.                | 
|                Astronotların hayatını kurtarmak üzere deney tasarlayan 16 yaşındaki bir lise öğrencisi nadir bir olay, bir çocuk deha gibi görülebilir.                 | TED |                 فتاة بعمر السادسة عشر تصمم تجربة حمض نووي لحماية أرواح رواد الفضاء قد تبدو شيئاً نادراً، علامة مميزة لطفلة عبقرية.                 | 
|                Bu isimler hakkında tüm şeyleri geçen hafta yazdı. dahiceydi.                | Open Subtitles |                 لقد تحدثت الأسبوع الماضى تفصيلياً عن الأسماء، لقد كانت عبقرية.                | 
|                Sistemin dehası şu ki, verilen bir ikili kod diziliminin kendisine ait önceden belirlenmiş bir anlamı yoktur.                 | TED |                 عبقرية هذا النظام تكمن في أن تسلسل معين من الاعداد الثنائية ليس له دلالة محددة مسبقًا بحد ذاته.                 |