| Şimdi müsaadenizle, oğlumuz evde yalnız ve akşam yemeğini bekliyor. | Open Subtitles | إذا كنتم لا تمانعون ابننا في المنزل لوحده ينتظر عشاءه |
| Hemşirelere göre sürekli oraya gidiyor ve akşam yemeğini onunla yiyor. | Open Subtitles | يذهب إلى هناك ويأكل عشاءه هذا ما تقوله الممرّضات |
| Kocam gün batımında mutlaka akşam yemeğini yemek ister. | Open Subtitles | لكن زوجي يحبّ تناول عشاءه عند غروب الشمس |
| Annesiyse pencere kenarında oturup kendi kendine konuşmaya devam ederken oğlu işten hala dönmediği için endişelenmeye başlamış, akşam yemeği de soğumuş. | Open Subtitles | حسناً, وكانت امه ماتزال جالسة تتحدث لنفسها لقد بدأت بالقلق لأنه تأخر عن ميعاد عودته وسيفسد عشاءه |
| Eğer akşam yemeği vermezsen, gece uyuyamaz tabii. | Open Subtitles | لو تناول عشاءه لما بقى مستيقظا طوال الليل.ر |
| Oh, işte böyle. Şampiyon belli ikinci kim sürtükler? | Open Subtitles | متى سيتناول الفائز عشاءه يا عاهرات؟ |
| Bakayım Quentin dün geceki akşam yemeğini anlatıyor. | Open Subtitles | ... دعنىأرى كينتين يتحدث عن عشاءه ليلة البارحه |
| Çocuklar, babanıza bir dakika verin ki akşam yemeğini yiyebilsin. | Open Subtitles | - ياأولاد ،أعطوا أباكم فرصة لتناول عشاءه |
| Bir akşam, yemeğini bitirdi. | Open Subtitles | فى ليلة أنهى عشاءه |
| Bonfante, hayatının son akşam yemeğini yediğini bilmiyor. | Open Subtitles | لكنه سيأكل عشاءه الأخير |
| De Palma bu akşam velinimeti Mallory ile akşam yemeği yiyecekmiş. | Open Subtitles | في هذه الليلة (دي بالما) تناول عشاءه (مع المتبرع له (مالوري |
| Iskalarsan seni akşam yemeği yapar. | Open Subtitles | وإلا ستكون عشاءه |
| Bu beyefendinin aklında da akşam yemeği var. | Open Subtitles | وهو حصل على عشاءه |
| Ama geri çevirdim çünkü araba ile oraya buraya bırakmam gereken iki çocuğum ve akşam yemek bekleyen bir kocam vardı. | Open Subtitles | و زوج يتوقع مني أن أضع عشاءه على الطاولة كل ليلة : و إختصاصاتي تشمل |
| Oh, işte böyle. Şampiyon belli ikinci kim sürtükler? | Open Subtitles | متى سيتناول الفائز عشاءه يا عاهرات؟ |