| Bir yatırım olarak, elbette. Evet. Benim için hepsi üzüm suyu. | Open Subtitles | طريقة للأستثمار بالطبع انه عصير عنب بالنسبة لى |
| İki bardak üzüm suyu içtin, çiş yapman şart, biliyorum. | Open Subtitles | شربتي كأسي عصير عنب. أعلم أنكِ بحاجة للتبول. |
| "Bayan Dunphy'nin üzüm suyu ilaç gibi kokuyor." | Open Subtitles | عصير عنب السيدة دنفي رائحته مثل الدواء |
| - Bana göre hepsi üzüm suyu. | Open Subtitles | حسنا، إنها جميعًا عصير عنب بالنسبة لي |
| Normalde alkolden uzak kalirim ama beyin zarim atasözü çarklarini çevirdigine göre önce mantarlarin hazmettigi üzüm suyunu içmekten zarar gelmez. | Open Subtitles | عادةً,أنا أمنع نفسي عن الكحول, لكن بما أن قشرتي الدماغية عبثت في أمثلتي التي أقتدي بها, لماذا لا أنقعها في عصير عنب |
| Karminden yapılan pembe greyfurt suyu. | Open Subtitles | عصير عنب صافي مع الكارمين |
| - Evet, üzüm suyu. | Open Subtitles | -ماهذا, عصير عنب؟ -نعم, أنه عصير عنب |
| Halının üzerine biraz üzüm suyu döktüm | Open Subtitles | سَكبتُ a قليلاً عصير عنب على البساطِ. |
| Sana üzüm suyu koyayım. | Open Subtitles | أنا سأجلب عصير عنب |
| O üzüm suyu anne. | Open Subtitles | إنه عصير عنب يا أمي |
| Bullock'un boynundaki panzehirin üzüm suyu olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | الترياق حول رقبة (بولوك) تبين أنه عصير عنب |
| Bullock'un boynundaki panzehirin üzüm suyu olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | الترياق حول رقبة (بولوك) تبين أنه عصير عنب |
| üzüm suyu. | Open Subtitles | إنه عصير عنب. |
| - Köpüklü üzüm suyu. | Open Subtitles | عصير عنب لامع |
| - Üstüne üzüm suyu döktüm. | Open Subtitles | -سكبت عصير عنب |
| Yani burası, milyon dolarlık üzüm suyunu sakladığı yermiş. | Open Subtitles | إذاً هنا يؤدي عصير عنب المليون دولار |