| İklim krizini halletmezsek eğer, Uganda'da yoksulluğa karşı savaşma planları çözülmeden kalacak. | TED | فخطط القضاء على الفقر في أوغندا تعتبر جدلية إذا لم نحل قضية المناخ |
| Hatta dünyada yoksulluğa son vereceğiz demeliyiz. | TED | في الحقيقة نود القول بأننا سوف نقضي على الفقر في كل العالم. |
| Bu topluluklar literatürde, günde bir dolardan azla geçinen, yoksulluğa son veren programların hedefi olurlar. | TED | تلك هي المجتمعات الذي يتحدث عنها الأدب يعيشون على أقل من دولار واحد في اليوم، و أصبحت هى الأهداف من برامج القضاء على الفقر. |
| Fakirlik oranlarımız, yoksullukla savaşın başladığı son elli yılda o kadar da değişmedi. | TED | فمعدلات الفقر لدينا لم تتغير كثيرا خلال الخمسين سنةً الماضية، منذ أن بدأت الحرب على الفقر. |
| yoksulluk içinde büyümenin nasıl bir şey olduğunu bilirim. İnsanlara saygılı davranmalıyız. | Open Subtitles | اعلم كيف هو ان تنشئ على الفقر علينا ان نعامل الناس بالإحترام |
| Yani, yoksulluğu bitirmek için sadece yoksullara elden para vermek istediğini söylüyorsun. | TED | تعني أنك تريد أن يحصل الفقراء على مال أكثر للقضاء على الفقر. |
| Aslında yoksulluğun kökünü kazıyabilirdiniz. | TED | تستطيع فعلاً أن تقضي على الفقر. |
| yoksulluğa cevabınızın çekilme veya devrim olması, yoksulluğunuzun kaynağını ne olarak algıladığınıza bağlı. | TED | سواء أجبتم على الفقر بأنه استسلام أو ثورة ، يعتمد على مدى فهمكم لمصدر فقركم . |
| yoksulluğa son vermeyi ne kadar istediğimi anlamıştım. | Open Subtitles | علمت أنه إن أردت حقا أن أقضي على الفقر |
| yoksulluğa son vermek istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أقضي على الفقر |
| Fakirlik çekilir gibi değil, fakat zenginliğe ulaşan da ağır suçlamalar altında kalıyor. | Open Subtitles | هو قاسٍ على الفقر و هو يُدين بشدّة السعي وراء الغِنى. |
| Fakirlik, eğitim, hatta yavru köpekler hakkında bile konuşamayacaksın. | Open Subtitles | لا تعلقي على الفقر أو التعليم، ولا حتى الكلاب. وإن نزلت ماء الرأس، غيري ثيابك وانتظري، |
| yoksulluk için birşeyler yapabiliriz. | TED | يمكن ان نضع العراقيل على الفقر يطريقة هادفة |
| Bende yoksulluk ve bilinmezlik var kardeşim. Eğer istersen. | Open Subtitles | لقد حصلت على الفقر و العزلة إذا كنت تريد ذلك |
| Özellikle yoksulluğu ve ilkel önyargıları aşan süper başarılı bir avukat ile. | Open Subtitles | خصوصاً مع محامي ناجح جداً الذي تغلب على الفقر و التحيز العنصري |
| Böylece, eğer güvenilirliğin kimyasını anlayabilirsem, yoksulluğu azaltmaya yardımcı olabilirdim. | TED | فخطر لي أنه ان إستطعت أن أفهم كيمياء الثقة يمكن لي أن أحاول أن أقضي على الفقر |
| Dünya çapında yapılan düzinelerce deneyi araştırdım ve bunu başararak yoksulluğun kökünü kurutan bir kasabayla karşılaşmam çok uzun sürmedi. | TED | قمت بدراسة عشرات التجارب التي تم إجراؤها حول العالم، وسرعان ما عثرت على قصة بلدة كانت قد قامت بذلك -- قامت فعلاً بالقضاء على الفقر. |