| Beş yıl önce bir larenjektomi sonucu konuşma yeteneğini kaybetmiş. | Open Subtitles | استئصالٌ للحنجرة منذُ خمسِ سنواتٍ أدّى لفقدان قدراتها على الكلام |
| Hayatımın büyük kısmında konuşma kabiliyetimi aklımın ucundan bile geçirmedim. | TED | طوال حياتي لم أفكر يوماً في قدرتي على الكلام.. كنت اتعامل مع قدرتي على الكلام كأمر مسلم به |
| Sorunun çözümü farklı bir bilgi alanından esinlenilerek bulundu o da: konuşma tanıma metodu. | TED | لذا الحل في الواقع هو الإلهام بطريقة آخري: التعرف على الكلام. |
| - Moral konuşması için teşekkürler, anne. | Open Subtitles | شكراً على الكلام التشجيعي يا أمي - في أي وقت , يا أميرتي - |
| Moral konuşması için teşekkürler. | Open Subtitles | شكراً على الكلام التشجيعي |
| Konuşamamak konuşmamakla aynı şey değil. | Open Subtitles | الا أن تكون قادر على الكلام تماما مثل الا تريد الكلام |
| Hayır, kendinde değildi, mantıklı bir şekilde konuşamıyordu. | Open Subtitles | لم يكن نفسه إطلاقاً لقد كـان غير قادراً على الكلام بشكل قـاطع |
| Aşırıya kaçacağının farkındayım ama onu doğrudan konuşturmanın tek yolu bu. | Open Subtitles | أعرف بأن هذا سيكون مقززاً لكنها فرصتنا الوحيدة لإجباره على الكلام مباشرة |
| Ayrıca seni konuşturmak için araçları olduğunu söylememe gerek yok. | Open Subtitles | أنه من المعقول أن نقول أن لديهم طرق لإجبارك على الكلام |
| Zamanla hareketlerimi kontrol etme, göz teması kurma ve nihayetinde konuşma yeteneğimi kaybettim. | TED | بنهاية الأمر ، خسرت القدرة على التحكم في حركاتي أن أتواصل بعيني وأخيراً ، قدرتي على الكلام. |
| Yalnızca iki yıl önce, büyükbabam felç geçirdi ve konuşma yeteneğini tamamen yitirdi. | TED | قبل بضعة سنين خلت تعرض جدي لسكتة دماغية، ففقد نتيجتها القدرة على الكلام تماماً. |
| Az önce gördükleriniz, Doug'un konuşma yeteneğini kaybedişinden sonraki ilk gerçek zamanlı olarak konuşmasıydı. | TED | ماذا رأيت هناك للتو هل كان دوق يتواصل أو يتحدث في الوقت الحالي للمرة الأولى لأنه فقد القدرة على الكلام. |
| Eğer bilgisayardaki konuşma tanımlama sistemi dediklerinizi tanımlayabilirse onu ekrana yansıtıyor. | TED | إذا كان جهاز الكمبيوتر نظام التعرف على الكلام قادر على التعرف على ما تريد أن تقوله ، ثم يتهجاه خارجا. |
| Bilinçli nefes kontrolü, konuşma için mecburi bir ön şart. | TED | و ذلك شرط اساسي مسبق لقدرتنا على الكلام |
| - Moral konuşması için sağ ol. Andrew. - Mary. | Open Subtitles | (شكراً على الكلام التشجيعي، (أندور - (ماري) - |
| Moral konuşması için sağol. | Open Subtitles | شكرا على الكلام المشجع |
| Konuşamamak konuşmamakla aynı şey değildir. | Open Subtitles | الا أن تكون قادر على الكلام تماما مثل الا تريد الكلام |
| Fakat hala konuşamıyordu. | Open Subtitles | ولكنها لاتزال غير قادرة على الكلام |
| Bu onu konuşturmanın tek yolu. | Open Subtitles | هذا مجرّد وسيلة لحثه على الكلام |
| Onu konuşturmak için Güc'ü kullanmamız gerekecek. | Open Subtitles | سيكون علينا إستخدام القوة لأجباره على الكلام |