| Yani işin doğrusu ölüm döşeğinde. Seni son kez görmek istiyor. | Open Subtitles | في الحقيقة، إنها على فراش الموت وتريد أن تراك للمرة الأخيرة |
| Bana bir iyilik yap da ölüm döşeğinde olursam içimi rahatlatmaya kalkma. | Open Subtitles | أسدني معروفاً عندما أكون على فراش الموت لا تحاول أن تُـهوِّنُ عليَّ |
| Senin görmek istediğin tek şey, babamın ölüm döşeğinde olması. | Open Subtitles | الشئ الوحيد الذى تودين رؤيته هو عذاب الوالد على فراش الموت |
| ölüm döşeğindeyken, ve etrafında bir çok kişi oturuyorken, özellikle de yakın dostları ve ailesi ordayken, herkesin susmasını istedi. | Open Subtitles | وعندما كان على فراش الموت محاط بأهل بيته وأصحابه خاصة |
| Annem ölüm döşeğindeyken, bana ondan bahsetti. | Open Subtitles | هذا ما أخبرتني به والدتي عندما كانت على فراش الموت. |
| Kemoterapi sırasında, Bronnie Ware'in bir kitabını okudum, Ölüm döşeğindeki insanların dilekleri ve pişmanlıkları hakkındaydı. | TED | أثناء علاجي الكيميائي، قرأت كتاباً لبراوني وير التي تحدثت عن أمنيات وحسرات من هم على فراش الموت. |
| ölüm döşeğinde olup da tüm servetini sırf bir saniye daha için değişmeyecek birini gösterin bana. | Open Subtitles | أرني رجل على فراش الموت لن يقايض كل ثروته لثانية واحدة أخرى من الوقت ... |
| Bunu sana ölüm döşeğinde vermişti... ve hayatının sonuna kadar birlikte olmak istediğin kadına vermen için söz verdirtmişti. | Open Subtitles | عطتك إياه على فراش الموت و جعلتك تقسم أنك ستعطيه للمرأة التي تريد أن تقضي باقي عمرك معها |
| Bunu sana ölüm döşeğinde vermedi mi... ve sonsuza kadar seveceğin kadına vermen için yemin ettirtmedi im? | Open Subtitles | ألم يعطيك أياه وهو على فراش الموت و جعلك تعده بأنك ستعطيه للمرأة التي ستتزوجها |
| ölüm döşeğinde bile olsam, sana lazımsam çağırırdın beni! | Open Subtitles | لو كنت على فراش الموت لجررتني منه لو كان الأمر يفيدك |
| Hep başıma geliyor. Mesela babam da ölüm döşeğinde aynı hatayı yaptı. | Open Subtitles | فمثلاً، ارتكب أبي نفس الغلطة وهو على فراش الموت |
| Bunu sana ölüm döşeğinde vermişti... ve hayatının sonuna kadar birlikte olmak istediğin kadına vermen için söz verdirtmişti. | Open Subtitles | عطتك إياه على فراش الموت و جعلتك تقسم أنك ستعطيه للمرأة التي تريد أن تقضي باقي عمرك معها |
| Şu anda ölüm döşeğinde yattığımı düşünürsek, evet. | Open Subtitles | أتعلم أنا في حالة حرجة ومستلقي على فراش الموت الان,نعم |
| Büyükannem, bu yemek tarifini kulağıma ölüm döşeğinde fısıldadı. | Open Subtitles | لقد همست جدتي في أذني هذه الوصفة عندما كانت على فراش الموت |
| Büyükannem ölüm döşeğinde bu tarifi kulağıma fısıldadı. | Open Subtitles | لقد همست جدتي في أذني هذه الوصفة عندما كانت على فراش الموت |
| Araba ölüm döşeğinde, Robin. Vicdanımı temizlemem gerek. | Open Subtitles | روبن, السيارة على فراش الموت يجب أن أريح ضميري |
| Annen ölüm döşeğindeyken Jimmy'ye göz kulak olacağına söz vermiştin. | Open Subtitles | لقد وعدتُ والدتك وهى على فراش الموت بأنك ستعتنى بـ جيمى |
| Babam Erzebet'le ilgili bazı gerçekleri ancak yıllar sonra ölüm döşeğindeyken söyleyecekti. | Open Subtitles | وبعد سنة فقط كان على فراش الموت الا ان والدي اعترف لي ببعض الحقائق عن ارشبت 370 00: 35: |
| Adam ölüm döşeğindeyken tüm sevdikleri Tanrı'dan af dilemesi için ona yalvarmışlar. | Open Subtitles | على فراش الموت يتوسلون أحبائه الى الله بأن يغفر له قبل أن يموت |
| Ölüm döşeğindeki Lisa teyzemin hediyesiydi. | Open Subtitles | كان هدية من عمتي ليسا وهي على فراش الموت |
| Ölüm döşeğindeki annene, kardeşine uyuşturucu satıcılığını bıraktıracağına dair söz vermiştin, Kara Bomba. | Open Subtitles | إعتقدت أنك وعدت والدتك وهى على فراش الموت بأنك ستمنعه من الإنخراط بالمخدرات بلاك دايناميت |
| ölüm döşeğinde olup da tüm servetini sırf bir saniye daha için değişmeyecek birini gösterin bana. | Open Subtitles | أرني رجل على فراش الموت لن يقايض كل ثروته لثانية واحدة أخرى من الوقت ... |
| ölüm yatağında yatıyormuş Ucuz bir otelde. Dekorasyona dayanamıyormuş ama hareket de edemiyormuş. | Open Subtitles | إنه مستلق على فراش الموت في هذا الفندق الرخيص لا يستطيع تقبل ديكور الغرفة لكنه لا يملك تكلفة الانتقال |