| "Gazeten için tek satır yazmayacağımı söylemiştim, bu hala geçerli." | Open Subtitles | وما قلته انا عن عدم كتابتى لجريدتك لا يزال سارى |
| Benimle konuşacak kadar cesur olmadığın ve bunu Gabriel'den istediğin için mi? | Open Subtitles | عن عدم قدرتك للتحدث معي وطلبك من جابرييل ان يفعل ذلك لأجلك؟ |
| Konuyal ilgili çok uzak kaldığım için, gördüğünüz gibi, ellerim doludan da öte. | Open Subtitles | بصرف النظر عن عدم كوني لا أملك الخبرة، فكما ترى، إني مشغولة جداً. |
| Ve insanlara bağlantı hakkında sorarsanız, anlattıkları bağlantısız olmakla ilgiliydi. | TED | وعندما تسأل الناس عن التواصل، القصص التى أخبرونى إياها كانت عن عدم التواصل. |
| Daha önce hiçbir yere gitmemiş olman konusunda söylediğim şeyler için üzgünüm. | Open Subtitles | آسفة بخصوص تلك الأشياء التي قلتها عن عدم ذهابك لأي مكان قط. |
| Yeni kitabında babama hakaret etmemenle ilgili bir şey yazmıyor mu? | Open Subtitles | هل هنالك اي شئ في كتابك عن عدم اهانة والدي ؟ |
| Daha erken cevap veremediğim için çok üzgünüm. Ara seçimlerle uğraşıp duruyorum. | Open Subtitles | أعتذر عن عدم ردي بشكل أسرع، لقد كنتُ مُرَكزة على الإنتخابات النصفية. |
| Downton'da çok fazla şey söylemediğim için teşekkürler, kusura bakmayın. | Open Subtitles | أعتذر عن عدم قولي الكثير ولكن شكراً لكم.. في داونتن |
| Denizkulağının dişleri var. Bak, seni daha önce arayamadığım için özür dilerim. | Open Subtitles | بحوزتنا أسنان البطلينوس اسمعي أعتذر عن عدم الاتصال بك في وقت باكر |
| Yani iki kişi sorumludur. Şansları varken beyaz meşe bozulmaz için, | Open Subtitles | إذًا المسؤولان عن عدم تدمير السنديان الأبيض لما سنحت لهما الفرصة |
| Senator Cauley gelemediği için kendisini mazur görmeni istedi. | Open Subtitles | سيناتور كيلى يعتذر عن عدم مجيئة قال أنك ستتفهم ذلك |
| neden yapmadığınız hakkında yaratıcılığınızla oluşturduğunuz bahanelerden oluşan uzun bir listenin üstünden geçeceğiz. | TED | ونفكر بأعذار عن عدم قيامكم بأعمال يجب عليكم القيام بها للحصول على مسيرة عمل عظيمة |
| Bu da eşitsizlik, ekonomik eşitsizlik, şiddet, fiziksel ve ruhsal sağlık hakkında benzer soruları ortaya çıkarıyor. | TED | وتثيرُ مواضيع مشابهه عن عدم المساواة، وعن التفاوت الاقتصادي والعنف والصحة البدنية والذهنية. |
| Namibya gibi yerler hakkında hiçbir şey bilmesem bile. | TED | ناهيك عن عدم معرفتي بأي شئ عن أماكن مثل نامبيبيا. |
| Geçen gece, bebeği doğurmamak konusunda söylediklerimi anımsıyor musun? | Open Subtitles | هل تتذكر هذا الجزء فى الليلة الماضية عندما تحدثت عن عدم حصولى على الطفل ؟ |
| Ve evet, muhtemelen çok kötüler, ...bu da hayallerim peşimden koşmamam konusunda bana iyi geliyor. | Open Subtitles | و نعم، كلهم سيئون جداً غالباً و سيجعلني هذا أشعر بالرضا أكثر عن عدم وجود أحلام |
| Yani, başkalarıyla görüşmemek konusunda hiç konuşmadığımızı biliyorum. | Open Subtitles | لا تغضبي، أعرف أننا لم نتكلم عن عدم مقابلة أناس آخرين |
| Yani, opioid reseptörü bağlantısına sahip olmamakla ilgili bir şey sosyal etkileşimin sağladığı ödülü hissetmemizi güçleştiriyor. | TED | لذلك، شيء عن عدم وجود بطلان لمستقبل المواد الأفيونية يجعل من الصعوبة علينا الشعور بمكافآت التفاعلات الاجتماعية. |