| Evet. O ikizlerin içinde bir gram bile silikon yok. | Open Subtitles | نعم ، ولا يوجد غرام واحد من السيلكون في أثدائها | 
| Gelen her gram sokağa düşmeden önce orada işlemden geçerdi. | Open Subtitles | كلّ غرام كان يعبر من هناك قبل وصوله إلى الطرقات | 
| Dr. Gramn, bizler federal ajanız. Bize de yalan söylemek istemezsiniz? | Open Subtitles | دكتور غرام نحن عملاء فيدراليون لا داعي للكذب | 
| Senin müziğe aşık olmana yol açacağını hiç bilmiyordum doğrusu. | TED | ولم أكن أعتقد أن هذا سيجعلك تقع في غرام الموسيقى | 
| Graham, duyuyor musun? Graham, orada mısın? | Open Subtitles | غران هل تسمعني غرام هل أنت هناك | 
| # Kalbinden gelen aşk mektupları # 25 numara boş, belki oradan geçebiliriz. | Open Subtitles | رسائل غرام من عميق قلبك رقم 25 شاغرة، يمكننا المرور من هناك | 
| 1 gram civarında. Buradaki tübün için boş, kağıt inceliğinde. | TED | إنها غرام واحد. الأنبوب المجوف، إنها في سماكة الورقة. | 
| Bu maytlardan bir gram var bende. | TED | ترى هذه. لدي غرام واحد من تلك العث المفترسة. | 
| Her 1 gramlık paket... sadece 0.3 gram saf eroin içeriyor. | Open Subtitles | .. كيس بوزن واحد غرام يحتوي فقط على ثلث غرام من الهيروين النقي | 
| Bizi kenara çekti ve kasadaki masayı karıştırırken yarım gram kokain buldu. | Open Subtitles | سحبنا الى الخارج وبداء يتحرى في المنضده الخلفيه للحافله و وجد نصف غرام من كوكاين. | 
| Sizi terkederken anüsten 25 gram ölü hücre ile birlikte çıkacaktır. | Open Subtitles | وعندمايغادركمالطعامأخيرا، سيأخذ حوالي 25 غرام من الخلايا الميتة منأمعائكممعه. | 
| Toplamda 7500 gram, gram başı 30.000 woolong. | Open Subtitles | ثلاثون ألف وولونغ لكل غرام. الكمية كاملة هي 7500 غرام | 
| Dr. Gramn dünya üzerinde tanınan en iyi adli tıp psikiyatristidir. | Open Subtitles | دكتور غرام معروف بخبرته في عالم التحليل النفسي | 
| Dr. Jack Gramn kürsüye çıktığında hiç aklıma gelmeyecek şeylerden bahsediyor. | Open Subtitles | حين يقف الدكتور جاك غرام على المنصة تأتي باشياء لم أفكر بها | 
| En azından yanlış kişiye aşık olmuş birini bağışlayabileceğini düşünüyorum. | Open Subtitles | انه على الأقل ستغفرين لشخص وقع في غرام الشخص الخاطئ | 
| Yaşlanan profesyonel golfçu, sopa taşıyıcısına aşık olur, ortalık karışır. | Open Subtitles | محترف هرم يقع في غرام مساعده، وكل شيء ينهار منذئدٍ | 
| Bununla birlikte, Will Graham'le olanların ışığında eylemlerini sorgulamaya başladım özellikle de geçmişte, benimle ve bana yapılan saldırıyla alakalı olanları. | Open Subtitles | مع ذلك،في ضوء كل ما حدث مع "ويل غرام"،بدأت أشكك في تصرفاتك | 
| Dava açmayacağınızı biliyorum çünkü aşk sözleşmesi imzalayacaksınız. | Open Subtitles | أعلم أنّكما لن تتعرّضا للمقاضاة لأنّكما ستوقّعان على إتفاقية غرام | 
| Evli bir kadına âşık oldum. Bir şekilde o da bana âşık oldu. | Open Subtitles | لقـد وقعـت في غرام سيـدة متـزوجة، وبطـريقةٍ ما وقـعت في غـرامي هي الأخرى. | 
| Perikardiyal sıvı analizindeki bulgular desilitre başına 6 gr proteini işaret etmeli. | Open Subtitles | القيم الموجودة في تحاليل التهاب التأمور تتضمن أن يكون مستوى البروتين أعلى من 6 غرام لكل ديسيليتر | 
| Büyükannem her pazar birlikte yememizde ısrar ediyor. | Open Subtitles | ولكن، ترى، كل يوم أحد، غرام تصر أن لدينا جميعا العشاء معا. | 
| Seni seviyorum, büyükanne. | Open Subtitles | أنا أحبك، غرام. | 
| Büyükannemin Bingo'dan kimi getireceği hiç belli olmuyor. | Open Subtitles | أنت لا تعلم من غرام هو ستعمل اعادة من البنغو. | 
| Aldığın her 100 grama karşılık vücudundan 100 gram eti söküp atacakmış. | Open Subtitles | لكل 100 غرام من الوزن الإضافي ستمزق 100 غرام من لحمك | 
| 200 gramlık bir fare hayal edin Bu 200 kiloluk robotun ucuna bağlı, ama fare robotu hissetmiyor. | TED | تخيلوا الفأر الصغير الذي يزن 200 غرام وهو موصول عند أطرافه بروبوت يزن 200 كغ ولكن الفأر لا يشعر بالروبوت | 
| Kıtlık hızla yayılıyor. Her gün bu 250 gramı paylaşmak zorundayız. | Open Subtitles | : المجاعة انتشرت بسرعة علينا أن نتقاسم هذه ال 250 غرام يومياً | 
| - Kilosu üç sikke. | Open Subtitles | ـ غرام واحد بثلاث عملات | 
| - Bu cam parçasında gramın 1/10,000'i kadar madde olduğunu belirledim. | Open Subtitles | أقدر أن هناك 1\10000 غرام في هذا الأنبوب |