| Fakat bu İslam odaklı ve güdümlü çok özel bir tür eğitimdi. | TED | ولكن هذا كان نوعًا فريدًا من التعلم مُركزًا ومدفوعًا بالإسلام. |
| Yoksa, bu fahişenin davasında çok özel bir durum mu var? | Open Subtitles | أم أن هناك شيئًا فريدًا حول قضية هذهِ العاهرة؟ |
| Kendimi özel hissetmeyebilirim. Bir olayım olmayabilir. | Open Subtitles | قد لا أكون دائمًا مميزًا أو فريدًا |
| Vogel, özel olduğumu düşünüyor. İki dünya arasında kalmış. | Open Subtitles | "تحسبني (فوغل) فريدًا عالقًا بين عالمين: |
| özel değil ve kesinlikle de eşsiz değil. | Open Subtitles | ليس خاص و بالتأكيد ليس فريدًا |
| Ve özel bir şey meydana getirdi. | Open Subtitles | وخلق شيئًا فريدًا. |