| Böyle bir gücü aşamadığı için bir bilim adamına asla başarısız gözüyle bakmam. | Open Subtitles | لم ألم رجل علم قط على فشله في التغلب على عظمة كهذه |
| Seni hayalkırıklığına uğratmaktansa, hiç denemeden başarısız olmayı seçiyor. | Open Subtitles | و هذا سبب فشله في حصة الرياضة فعدم محاولتهِ، أقل إيلاماً من المخاطرة بإحباطك |
| Başarısızlığını görecek kadar yaşamasını istiyorum. | Open Subtitles | أريده أن يعيش لكي يستطيع رؤية فشله |
| şimdi onun ailesini memnun etmedeki başarısızlığı, mükemmel insanlarda kaçınılmaz bir katkı oldu. | TED | و الآن فشله لإرضاء حياة العائلة هو ما يضعه حتماً في صف الناس العظماء |
| Ona keyifli bir hayat yaşatarak hatasını anlamasını sağlayacağım. | Open Subtitles | سأجعله يدرك فشله بالعيش معه في حسن فكاهة مثالي |
| Arkadaşının göreve uygun olduğundan emin olsan iyi edersin aksi takdirde hatasının bedelini sen ödersin. | Open Subtitles | من الأفضل أن تتأكّد ما إذا كان صديقك قادر على هذه المهمة و ألا ستدفع ثمن فشله |
| Onun başarısızlığından bir şeyler kurtarmaya çalışıyordum. | Open Subtitles | لقد كنت احاول انقاض شئ من فشله |
| Sonra size Tim'in bir insan ve bir masa tenisçisi olarak... çok sayıda başarısızlıklarını anlatabilirim. | Open Subtitles | لاحقاً قد أخبركم عن كثير من فشله كرجل وكلاعب تنس |
| Ben sadece... - Gel gel. Dinle, babam gerçekte neden buraya geldiğiyle ilgili başarısız bir itirafta bulunmak üzere bir şey söyleyecekti. | Open Subtitles | أبى يعبر عن فشله فى تبرير ما يفعله هنا فى البلدة |
| Yaptığın şey ahlaksızca ve başarısız olmaya mahkum ama garip bir şekilde ileri doğru bir adım. | Open Subtitles | ذلك مشين أخلاقيا و من المحتم فشله لكن بطريقة غريبة انها خطوة للأمام |
| Sen de her neye mal olursa olsun şovun başarısız olması için onu sabote etmeye karar verdin. | Open Subtitles | قرّرت أنّ تخرّبه بأي ثمن لتحرص على فشله |
| Son maçında başarısız olduğundan beri hiç oynamamıştı. | Open Subtitles | إنه لم يفعل ذلك منذ فشله في النهائي. |
| Başarılı mı yoksa başarısız mı olacak? | Open Subtitles | راهنوا الآن على نجاحه أم فشله. يرجى الإنتباه! |
| Ancak bu durumda, sorumlu memur başarısız olmaya mahkumdu. | Open Subtitles | و لكن في هذه الحالة، الضابط المسؤول... كان فشله محتوماً. |
| - Başarısızlığını örtmek içindir. | Open Subtitles | بلا شك حتى يغطى على فشله |
| Bu sırada Buster, Başarısızlığını bu konuda tecrübeli biriyle paylaşıyordu. | Open Subtitles | في هذه الأثناء كان (باستر) شارك فشله مع شخص ما مثقّف جيداً في نفس الموضوع |
| Başarısızlığını ona karşı kullanıyordum. | Open Subtitles | لقد كنت أستخدم فشله ضده |
| 16,000 askeri komuta eden Stubblebine, duvardan geçmekteki mütemadi başarısızlığı karşısında şaşkındı. | TED | مكتبه. ستابلباين الذي قاد 16 الف جندي، كان متحيرا من فشله المتواصل في السير من خلال الحائط. |
| Onun başarısızlığı, başkalarının yükselişine basamak oldu. | Open Subtitles | لقد كان فشله تاجـًا مـتـقـلِّـدا على نجاحات الرجال الآخرين |
| işler kötüye gidince, hatasını telafi etmeye çalıştı. | Open Subtitles | بمجرد أن سار الأمر على نحو خاطئ، سارع لتغطية أثار فشله. |
| Biriniz hatasının bedelini ödemelisiniz. | Open Subtitles | أحدكم يجب أن يدفع ثمن فشله |
| Belki de başarısızlığından ötürü utanmıştır. | Open Subtitles | ربما كان خجلاً بسبب فشله |
| Sonrasında tüm korkularını, tüm başarısızlıklarını, ...ufak tefek tüm saçmalıklarını, ...sabahları tutan tüm lanet baş ağrılarını alır ve tüm bunları senin kabahatin kılar. | Open Subtitles | وبعد ذلك يأخذ كل مخاوفه وكل فشله وكل تفاهاته |
| Şimdi tüm dünya senin fenden çaktığını bilecek. | Open Subtitles | الآن العالم بأكمله أوشك أن يعرف فشله في العلوم |