| Eğer,katilimiz o ise, kulağında hala kan olması lazım. | Open Subtitles | حسنًا، إذا هو قاتلنا، أراهن أنّه ما زال هناك دمّ في أذنه |
| Burnunda halka, kulağında küpe olan adamı gördün mü? | Open Subtitles | أترى ذلك الرجل هناك مع حلق الأنف و الترباس في أذنه |
| - Latin, Takım Elbiseli sağ kulağında çok fazla sayıda piercing ve haç. | Open Subtitles | لاتيني يرتدي بدلة لامعة عدد سخيف من الثقوب في أذنه اليمنى، معلق في أحدهم صليب قوطي |
| Arkadan kulağına bir tane sıkacaksın, görelim bakalım ne kadar dayanıklı. | Open Subtitles | بوضع رصاصة في أذنه من الخلف أريد أن أرى مدى قوته |
| Tabii meslektaşlarımdan biri kulağına bir şeyler fısıldamadıysa. | Open Subtitles | إلا إذا كان أحد أتباعي السابقين يوسوس في أذنه |
| Bu sırada kulağına biraz alkol damlatın ve kulağındaki haham böceğini çıkarın. | Open Subtitles | ينما تقومون بهذا ضعوا القليل من الكحول في أذنه و أخرجوا الصرصور |
| Teklifimi yapmadan önce onun kulağına kimsenin fısıldamadığından emin olmanı istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تتأكدي بألا يهمس شخض آخر في أذنه حتى أحصل على عرضي .. |
| kulağında ki kanama yavaşladı, ama... ateşin onu öldürmesinden korkuyorlar. | Open Subtitles | النزيف في أذنه قد خف ولكنهم يخشون أن تكون الحمى لوحدها سبب لوفاته وقريباً |
| Uzak doğulu, yaklaşık 1.82 cm. ve sol kulağında bir küpe var. | Open Subtitles | إنه آسيوي، بطول 6 أقدام، مع... قرط في أذنه اليسرى |
| kulağında örümcek buldukları için, hastaneye gitmesi gerekti. | Open Subtitles | توجب عليه الذهاب الى المستشفى, لأنهم وجدوا عنكبوتا في أذنه . |
| Dili kulağında, elleri cebinde olan biridir kesin. | Open Subtitles | لسانها في أذنه ويدها في جيبه، أراهن |
| - Yakın mı? Kadının dili adamın kulağında. | Open Subtitles | انها تضع لسانها في أذنه |
| kulağında fren koruyucusu olarak kullanılan bir maddenin izleri var. | Open Subtitles | هناك آثار في أذنه لأجمة مبطنة |
| Ama her zaman konuşmakla, kulağına bir şeyler fısıldamakla, kafasını doldurmakla öyle meşguldün ki. | Open Subtitles | لكنكِ دائما مشغولة بالكلام والهمس في أذنه,حيث تضعين أفكاركِ كلها هناك |
| kulağına bir yumruk yiyince kendine geldi. | Open Subtitles | أعتقد أنه تغلب علي فقمت بعضه في أذنه |
| Eğer onun kulağına bir kurşunla bitirmek istiyorum değil sürece. | Open Subtitles | إلا إذا أردتيه أن ينتهي برصاصة في أذنه |
| - O genç küpe mi takıyordu? | Open Subtitles | ذلك الفتى الشّاب هل كان يلبسُ حلقًا في أذنه ؟ |
| kulağındaki bu uğuldama baban ve başkalarının güvenliğini riske sokar. | Open Subtitles | هذا الصفير في أذنه يضع سلامة والدك والآخرين في خطر |
| Evet, olabilir babanız kulağındaki vınlamayla çalışamayacak gibi görünüyor, çalışma için elverişsiz olduğunu açıklamaktan başka çaremiz yok. | Open Subtitles | نعم ، قد تكون وكما نرى أن والدك لا يستطيع العمل مع ذلك الصفير في أذنه ليس لدينا أي خيار سوى أن نعلنه غير صالح للعمل |
| Depo 9'da onun kulağına ne fısıldadığını duydum Pete. | Open Subtitles | سمعتُ الكلام الذي همست به في أذنه في المستودع 9 يا (بيت). |