| Çorak Topraklar'da sana bir ad verdiklerini duydum. | Open Subtitles | سمعت أنّهم كانوا يدعونك بشيء في الأراضي الوعرة |
| Anlayacağınız, Çorak Topraklar'da baronlarımız için birbirimizi öldürürdük. | Open Subtitles | كما تروا، لقتلنا بعضنا البعض في الأراضي الوعرة من أجل نُبلائنا |
| Çocuklar! Çorak Topraklar'da tanrı falan yok. | Open Subtitles | يا أولاد، ما من إله في الأراضي الوعرة. |
| Çorak Topraklar'daki hiçbir kırpıcı daha korkulan veya daha sadık değildir. | Open Subtitles | فلا مرتزق في الأراضي الوعرة أكثر منه خشيًة أو ولاءً. |
| Diğer baronlar onu ele geçirmeye odaklanacaklardır. Yani... Çorak Topraklar'daki en büyük tehditle olan mücadelede kendini müttefik olarak sunarsın. | Open Subtitles | سيُركز النبلاء الآخرين على مُطاردته، لذا قدّمي نفسكِ كحليفة في قتال أعظم تهديدًا في الأراضي الوعرة |
| Çorak Topraklar'daki en iyi kırpıcı bile. | Open Subtitles | ولو أفضل مقاتل في الأراضي الوعرة. |
| Polisim seni ve Irathient kızı çorak topraklarda bulduğunu söyledi. | Open Subtitles | مسؤول الأمن أخبرني أنه وجدك أنت و الإيراثية في الأراضي الوعرة. |
| Yarın gündoğumuna kadar Çorak Topraklar'da iki yeni baron olacak. | Open Subtitles | عند طلوع الشمس غدًا... سيكون هناك بارونين جديدين في الأراضي الوعرة. |
| Ryder petrol arazilerine düzenlediğin saldırının kuruluş anlaşmasına yapılan bir ihlal olduğuna dair diğer baronları ikna etmeyi başarırsa Çorak Topraklar'daki her kırpıcı duvarlarımızı yıkar geçer. | Open Subtitles | إذا استطاع (رايدر) إقناع البارونات الآخرين أنّ هجومكِ على حقول النفط كان اختراقًا للهدنة سيهجم كل "كليبر" في الأراضي الوعرة علينا |
| Bütün bunları çorak topraklarda bıraktık sanıyordum. | Open Subtitles | أجل. اعتقدت أننا تركنا تلك الأمور خلفنا في الأراضي الوعرة. |
| Hayalet sürücüler beni çorak topraklarda tuzağa düşürdü. | Open Subtitles | فرسان الأرواح نصبوا لي كمين في الأراضي الوعرة. |