| Eğer sadece grip virüsünü alırsanız, dünyada insanların ölümüne neden olan bir grip salgını olduğu zamanlarda pik yaptığını görürsünüz. | TED | إن أخذتم الإنفلونزا سترون ذرى في الأوقات التي تعرفون كانت تقتل فيه أوبئة الأنفلونزا الكبرى الناس في جميع أنحاء العالم. |
| Bazen ağlar. Diğer zamanlarda biri canını yakıyormuş gibi inler. | Open Subtitles | أحيانا تبكي في الأوقات الأخرى يبدو وكأن شخص ما آذاها |
| Doğru günde, doğru saatte gelmeliler. | TED | عليهم أن يأتوا في الأيام الصحيحة، في الأوقات المناسبة. |
| Sadece iyi günde değil, özellikle kötü günde. | Open Subtitles | ليس فقط في الأوقات السعيدة, و لكن في الأوقات الصعبة خصوصاً |
| - Biliyor musun, bazen ben... beraber olduğumuz zamanları düşünüyorum. | Open Subtitles | اتعلمين , احيانا انا000 افكر في الأوقات التي عشناها معا |
| İyi zamanlarında laboratuvar buna benzer bir şekilde görünürdü. | TED | في الأوقات الجيدة، كان المختبر يبدو كشيء من هذا القبيل. |
| Stresli anlarımda beni çok rahatlatıyor. | Open Subtitles | إنها تمنحني راحة كبيرة في الأوقات العصيبة. |
| Eski zamanlarda olsaydı kardeşim Morty ile beraber olurdun zaten! | Open Subtitles | في الأوقات العادية كنت تتنقلين مع أخي على أي حال |
| Eski zamanlarda olsaydı kardeşim Morty ile beraber olurdun zaten! | Open Subtitles | في الأوقات العادية كنت تتنقلين مع أخي على أي حال |
| Kısaca sevgim yüzünden bana iyi ve kötü zamanlarda güvenebilirsiniz. | Open Subtitles | ببساطة، الحب يعني بوسعك الإعتماد عليّ، في الأوقات الجيدة والعصيبة. |
| Zor zamanlarda, kadınların görkeme her zamankinden çok ihtiyacı var. | Open Subtitles | في الأوقات الصعبة, السيدات تحتاج الرونق أكثر من ذي قبل. |
| İyi zamanlarda, kötü zamanlarda, hastalıkta, sağlıkta, her türlü bokta. | Open Subtitles | في الأوقات الجيدة، والسيئة في الصحة والمرض، وكل ذلك الهراء |
| Çalışma arkadaşlarım ve işim, bir istatistikmişim gibi hissedebileceğim zamanlarda beni değerli ve insan hissettirenlerdi. | TED | بأن زملائي في العمل ووظيفتي جعلوني أشعر بأنني ذو قيمة وإنسانية في الأوقات التي كنت سأشعر بأنني رقم في إحصائية. |
| Ben her zaman onun yanındaydım. İyi günde de, kötü günde de. | Open Subtitles | لقد كنت دائماً معه في الأوقات الجيدة والسيئة |
| Hastalıkta ve sağlıkta, iyi günde ve kötü günde Ted, Star Wars'u izler. | Open Subtitles | تيد" يشاهد هذا الفلم في الصحه وفي المرض في الأوقات السعيده والأوقات الحزينه |
| Daha iyi zamanlarda günde 10 sıçan yakalayabilir ama şu anda, etrafta bu kadar az kemirgen varken aç kalacak. | Open Subtitles | في الأوقات الجيدة هي تصيد 10 فئران في اليوم ولكن الآن مع وجود عدد قليل من القوارض حولها .. سوف تضطر للجوع |
| Ve bunu giydiğinde, sevgili Traudl, beni ve Bavaria'da geçirdiğimiz zamanları hatırla, olur mu? | Open Subtitles | وعند تلبسها، عزيزي تراودل، تذكرني من خلالها. و في الأوقات التي قضيناها معا في بافاريا. |
| Düşün işte beraber geçirdiğiniz zamanları. | Open Subtitles | أعد التفكير في الأوقات التي أمضيتماها معاً! |
| İyi ve kötü zamanları paylaştık şimdi de şarabı paylaşalım. | Open Subtitles | نشترك في الأوقات الطيبة... والسيئة... ... |
| Ama öyle olsaydı bile, o zor zamanlarında seni kim teselli ederdi? | Open Subtitles | ولكن إن كان ذلك ، فمن يواسيكِ في الأوقات الصعبة ؟ |
| Zor zamanlarında seninle birlikte geliyorlar tıpkı senin gibi. | Open Subtitles | يساعدونَكِ في الأوقات الصعبة مثلك تماماً |
| Stresli anlarımda beni çok rahatlatıyor. | Open Subtitles | إنها تمنحني راحة كبيرة في الأوقات العصيبة. |