| Bir köpek ya da Sokağın karşısında yaşayan bir erkek arkadaş gibi. | Open Subtitles | مثل أن تحظَي بكلب أو خليل يسكن في الجهة الأخرى من الشارع |
| Diğer taraftan, başkalarına iyi davranırsak bizim içimizdeki ve diğerlerinin içindeki kötülük küçülür. | Open Subtitles | في الجهة المقابلة، لو عاملنا الآخرين جيدا.. يتقلص الشر بداخلنا.. بداخل الآخرين أيضا. |
| O esnada, restorandan bir polis çıktı, yolun sağ tarafına geçti ve o adamı sağa çektirmek için harekete geçti. | Open Subtitles | في ذلك الوقت ، رجل الشرطة خرج من المطعم في الجهة اليمنى من الطريق |
| Şimdi, binanın doğu tarafındaki borudan gelen buhar kolaylıkla görülebiliyor. | Open Subtitles | و الآن بإمكان الجميع رؤية البخار الخارج من الصمامات في الجهة الشرقية من المبنى |
| Öte yandan adam tekrar suç işlemişti ve şimdi daha sonra işlediği bir suç yüzünden sekiz yıllık hapis cezasında. | TED | هو، في الجهة المقابلة، ارتكب مخالفة وهو يخدم الآن فترة ثماني سنوات سجن بسبب جريمة لاحقة. |
| Yani, bir bakıyorsunuz Holmes, Lestrade'ın Karşı tarafında. | TED | في البداية كان هولمز في الجهة المقابلة لـ ليستراد، |
| Yanlış taraftasın. | Open Subtitles | إنك في الجهة الخاطئة. |
| Bu grafikte sol tarafta ışık miktarı, alt tarafta ise zaman var. | TED | يبين الرسم البياني في الجهة اليسرى كمية الضوء، وعلى الجزء الأسفل الوقت. |
| Karşı taraftaki insanların kuklaları ve işaretlerini yaktıkları bir kamp ateşidir. | TED | هذه برج مشعل نار مليء بالتماثيل والرموز للأشخاص الذين يكرهونهم في الجهة المقابلة |
| Katiller ve tecavüzcüler adanın diğer tarafında kaldığı sürece rahat olacağım. | Open Subtitles | سأرتاح عندما يكون القتلة و المغتصبون في الجهة الثانية من الجزيرة |
| Sokağın karşısında yaşayan kız sürekli piyano çalıyor. | Open Subtitles | تلك الفتاة التي تعيش في الجهة المقابلة تعزف البيانو |
| Bana Sokağın karşısındaki kız eski terapistimi hatırlatıyor diye taşınmak istediğimi söyledi. | Open Subtitles | لقد قال لي أنني أنتقل لأن الفتاة التي تعيش في الجهة المقابلة تذكرني بمعالجي النفساني القديم |
| Benimle Sokağın karşısındaki otele gelip yatmaya hazır. | Open Subtitles | نعم وقالت إنها تريد أن تأخذني إلى الفندق في الجهة المقابلة |
| Diğer taraftan mutlu ve sevgi dolu bir ilişkinin hissettirdikleri paha biçilemez. | Open Subtitles | أجل، في الجهة الأخرى، ليس هناك شيء أفضل من الحبّ، علاقة سعيدة. |
| Diğer taraftan sen geleceğinde hazır bir maddi kazanç görüyorum. | Open Subtitles | وأنتِ، في الجهة الأخرة أرى مكاسبٌ مالية لكِ في المستقبل |
| George Bush, diğer taraftan, delikanlı gibi adam. | Open Subtitles | لكن في الجهة المقابلة جورج بوش هو رجل حقيقي |
| Çalıştığım, yolun karşısındaki genelevin... üst katındaki serseri. | Open Subtitles | الوضيع في الأعلى، في الجهة المقابلة في بيت الدعارة حيث أعمل |
| Bu yolun sonunda duran biri, beni duyabilir mi? Evet. | Open Subtitles | هل تعتقد أن من في الجهة الأخرى يستطيع سماعنا؟ |
| Vücudumun sol tarafındaki tüm hislerimi kaybettim. | Open Subtitles | لقد فقدت كل الشعور في الجهة اليسرى من جسمي |
| Şehrin diğer tarafındaki tesisimizde boş bir yatak var ve senin için tutuyorlar. | Open Subtitles | في فرعنا الثاني في الجهة الأخرى من البلدة سرير شاغر حجزوه لكِ |
| Diğer yandan, eğer o insanlar için şefkati hissedemiyorsam, artık cüppemi dolaba kaldırıp, hahamlıktan vazgeçme zamanının geldiğini hissederim. | TED | ولكن في الجهة الاخرى ان لم اشعر بالتراحم ساشعر في وقت ما انه حان وقت ما ساتوقف عن ذلك واترك وظيفي ك حاخام |
| Callahan, yanlış taraftasın. | Open Subtitles | كالاهان أنت في الجهة الخطأ |
| Kapı çaldığında, arka tarafta nasıl biri olursa olsun, gülümseyeceğiz. | Open Subtitles | عندما يُقرع جرس الباب سنبتسم مهما كان في الجهة الأخرى |
| Soruyorum çünkü muhtemelen sol taraftaki dişler çürümüştür. | Open Subtitles | انا اسأل لأن أسنانك اللتي في الجهة اليسرى متعفنه في الغالب |
| Katiller ve tecavüzcüler adanın diğer tarafında kaldığı sürece rahat olacağım. | Open Subtitles | سأرتاح عندما يكون القتلة و المغتصبون في الجهة الثانية من الجزيرة |