| Bir saat sonra gelebilir misin? | Open Subtitles | أَحتاجُ وقتَ أكثرَ بهذا الموضوعِ. يُمْكِنُ أَنْ تَرْجعَ في السّاعة و نِصْف؟ |
| Bir saat boyunca şeftalinin azabını uzun uzun düşünmesen, bilirdik. | Open Subtitles | نحن قَدْ نَعْرفُ إذا أنت ما كَانَ عِنْدَكَ صَرفَ في السّاعة تَأَمُّل يأسِ الخوخِ. |
| Kaç adam gitti bilmem, saatte ortalama altı tane olmalı. | Open Subtitles | أنا لا أَعْرفُ كم عدد الرجالَ، المتوسط ستّة في السّاعة. |
| Rüzgâr hızının saatte üç ila beş mil olduğu anlaşılıyor. | Open Subtitles | مينز، الريح تَتحرّكُ في ثلاثة إلى خمسة أميالِ في السّاعة. |
| Eğer iyiysen 1-2 saat içinde ellerimin marifetini sana gösteririm. | Open Subtitles | إذا أنت جيد، أنا سَأَعطيك hdjob في السّاعة أَو 2. |
| Son teslim saati öğleden sonra 4 olan günlük bir gazete. | TED | إنها جريدة يومية مع موعد نهائي للتوزيع محدد في السّاعة الرّابعة صباحا |
| Saatine 8.5 dolar aldığım bir iş için kendimi tehlikeye atamam. | Open Subtitles | بالإضافة، إنى لن أفعل ولا حتى لـ8.50 دولار في السّاعة |
| Ne bulmayı umuyorsun bilmiyorum, Mulder ama Skinner'ın sorgulaması Bir saat içine başlayacak. | Open Subtitles | أنا لا أعرف ما أنت توقّع إيجاد، مولدر، لكن جلسة سكيننير مناصفة في السّاعة. |
| Yapma Roz. Hayatından sadece Bir saat gidecek. | Open Subtitles | تعال، روز، هو فقط في السّاعة خارج حياتِكَ. |
| Uçak Bir saat rötarlıymış | Open Subtitles | إنّ الطائرةَ متأخرةُ في السّاعة. حَسناً، ألَيسَ تلك الأخبارِ الجيدةِ؟ |
| - Bu resmi, polis gelmeden Bir saat önce çekmişsiniz. | Open Subtitles | - أخذت تلك الصورة في السّاعة قبل أن وصلت الشرطة. |
| Bu zeminde, hafif yaralı birinin ortalama hızı yaklaşık saatte dört mildir. | Open Subtitles | معدل سرعة المشي لجريح بمنطقة وعرة أربعة أميال في السّاعة |
| Jüpiter'in rüzgarlarının hızı saatte binlerce kilometre ulaşıyordu ve sadece kırmızı noktanın kendisi Dünya'nın 3 katı büyüklüğündeydi. | Open Subtitles | رياح المشتري تـعـصـف مئات الأميال في السّاعة وانّ البقعة الحمراء لوحدها ثلاثـة أضعـاف حـجـم أرض |
| saatte bin kilometre hızla yalnızca göstergelere ve yeteneklerimize güvenerek. | Open Subtitles | 600 ميل في السّاعة وكلّ كان عندنا كان مقياس أبله وذكائنا. |
| Hiç. Ararım ve yarım saat içinde eve biri gelir. | Open Subtitles | أنا يُمْكِنُ أَنْ أَدْعوَ وشخص ما يَجيءُ إلى البيتِ مناصفةً في السّاعة. |
| Telefon kayıtlarındaki birini, son Bir saat içinde birkaç defa aramış. | Open Subtitles | رقم في سجلّ مكالماتها يظهر لمرّاتٍ عديدةٍ في السّاعة المنقضية. لا اسم على الحسابِ. |
| Benimle Bir saat içinde Washington Havaalanı'nda buluşmanı ve Kuzey Dakota'ya giden ilk uçuşa iki bilet almanı istiyorum. | Open Subtitles | أنا wantyou لمقابلتي في دي. سي . مطار في السّاعة. |
| Başka hiç kimse saati 4.50$ a bu yükseklikte rüzgara karşı duracak kadar deli değildir. | Open Subtitles | لا أحد غيري مجنون بما فيه الكفاية للركض فوق عكس الريح في السّاعة 4و 50 |
| Yani ölüm saati, sen Washington'ı gördükten Bir saat sonraymış. | Open Subtitles | لذا نحن يُمْكِنُ أَنْ نَضِعَ وقتَ الموتِ حول في السّاعة بعد أن رَأى واشنطن. |
| Yarım saati lensleri temizlemekle geçirir. | Open Subtitles | هو سَيَصْرفُ نِصْفَ في السّاعة تنظيف العدسةِ. |
| Hastalarım Saatine 150 doları, striptizciden terapi görmek için ödemeyecektir. | Open Subtitles | مرضاي لن يدفعوا 150 $ في السّاعة للحُصُول على العلاجِ مِنْ متعرّية |
| - Kendine sakla. Uçağım Bir saat sonra kalkıyor. Taksi şimdi gelir. | Open Subtitles | عِنْدي a طائرة تَوَجُّه إلى Spokane في السّاعة. |