| Ruhlarla beraber bir kilisede yalnızmışım gibi değil. | Open Subtitles | ليس هناك مثلي في الكنيسه بمفرده مع تلك الأرواح. |
| Küçükken büyük tuvaletini kilisede yapardı. | Open Subtitles | عندما كان صغيرا كان يقضي حاجته في الكنيسه |
| Eğer ilgilenirsen kilisede bir kurtulanlar gurubu oluşturduk. | Open Subtitles | لقد بدأنا بمجموعه من الناجيين في الكنيسه لو كنتى مهتمه |
| kilisedeki kurtulanlar grubunun da. | Open Subtitles | مثل كل الناجيين في المجموعه التى في الكنيسه |
| Ben de kalkmış kilisedeki herkese senin ne tatlı karamel bir melek olduğunu anlatıyordum. | Open Subtitles | بينما كنت أخبر جميع من في الكنيسه كم انت ملاك لطيف من الكراميل |
| Pocatello başkanı olarak, Elder Aaron Davis'in affedilmez ve elem verici homoseksüellik günahı nedeniyle, bu kilise mahkemesini toplamak benim için mutsuz eden bir görev ve sorumluluk oldu. | Open Subtitles | بصفتي رئيسا لجمعية الكهنه والقديسين ومسؤولا عن مايدور في الكنيسه .. سيتم معاقبة ارون دايفس .. |
| Adamların kiliseye neden girmediğini biliyor musunuz? | Open Subtitles | هل تعلمين لم كان الرجال ميتين في الكنيسه ؟ |
| Ama günde iki kez bir kilisede gizli toplantı yapıyorlar, en iyisi yapmanız gereken, ufak bir ziyaret, burada, "Village of the Damned" de yaşamadığımıza emin olmak. | Open Subtitles | ولكنهم لهم المقابلات السريه في الكنيسه المحليه مرتين في اليوم ولكى أكون صريحاً .. يبدو أننى سأذهب إليهم في زياره صغيره |
| Eğer ona sen söylemeyeceksen, kilisede kendim söylerim. | Open Subtitles | اسمع، إذا كنت لا تريد إخباره بنفسك سأخبره بنفسي في الكنيسه |
| Bu bizim görevimiz, kilisede koro olarak şarkı söylemek. | Open Subtitles | ذلك جُزئنا،مانفعله هنا في الكنيسه كالفرقة، نغني |
| Cumartesi gecemi kilisede, kadife eşofman sıralayarak harcamam gerekiyor. | Open Subtitles | لقد امضيت ليلة السبت في ترتيب البدل الرياضيه المخمليه في الكنيسه |
| Bir keresinde kilisede, sırf papazı daha iyi görebilmek için kucağıma oturmuştu. | Open Subtitles | جلس ذات مرة علي في الكنيسه ليتمكن من الروية بشكل أفضل |
| Hey, Papaz Ted kilisede çalışmak için birilerini tuttu mu? | Open Subtitles | هل القسيس تيد وظف أحد ليعمل في الكنيسه ؟ |
| Onu nerede gördünüz? kilisede miydi? | Open Subtitles | اريد فقط رؤيتها، هل هي في الكنيسه ؟ |
| İmzalayacağım ama sende bana, kilisedeki bir rahibe gibi neden kendini bu kadar adadığını söyleyeceksin. | Open Subtitles | ساأوقعه, قولي لي لماذا انتي ملتزمه بهذا الموضوع كراهبه في الكنيسه |
| Ama tüm bulabildiğim kilisedeki bu kraker oldu. | Open Subtitles | وكل ما إستعط إيجاده هذه المفرقعات في الكنيسه |
| Patronum, banka personelinin yardımcı olması için kilisedeki eşya satışına gönüllü oldu. | Open Subtitles | تطوع رئيسي مع موظفي البنك للمساعده في بيع متفرقات في الكنيسه |
| İçlerinden yanan çocukların gözleri yok olmuş ama kilise elmanı bayanın değil. | Open Subtitles | اعضائهم تم تمزيقها , واعينهم مختفيه عدا السيده في الكنيسه |
| Onları kilise, okul ve havaalanlarına bırakın. | Open Subtitles | و يخزنوها في الكنيسه و المدرسه و المطار |
| Güzel, eğer uğrayıp görüşmek istersen ben kiliseye biraz erken gideceğim. | Open Subtitles | حسناً سأكون في الكنيسه مبكراً إذا أردتِ المرور وتسلمي عليّ |
| Tamam, burayı bitirin ve kiliseye kurulun. | Open Subtitles | حسناً من الأفضل أن نتعرض للمشاكل هنا بدلاً من أن نتعرض لها في الكنيسه |