| Ve her cumartesi hemşire ayakkabılarımı giyip Parkta tempolu yürüyüş yapıyor muyum? | Open Subtitles | وهل أمشي سريعا في حزاء ممرضة كل يوم سبت في المنتزه ؟ |
| Gençken her tatilimi ulusal Parkta geçiriyordum. | TED | كل عطلة قضيتها عندما كنت ولدا صغيرا كانت في المنتزه الوطني. |
| Parkta, Rosita'da, Rosita eyalet parkında Santa Rosita Dago'nun güneyindedir. | Open Subtitles | في المنتزه , منتزه شاطيء سانتا روزيتا .. هناك جنوب داجو في سانتا روزيتا |
| Cumartesilerimizi eşcinsel patenciler yararına Central Park'ta geçirebiliriz. | Open Subtitles | سنقضي يومنا في المنتزه المركزي نحاول فيه أن ننقذ مثانات الشواذ |
| Belki de parktaki sapığın donunun içinde sana hediyesi vardır, ha? | Open Subtitles | ربما إعتدى عليك المنحرف الذي كان في المنتزه |
| South Park'taki tek KFC buydu. | Open Subtitles | هذا مطعم كنتاكي الوحيد في المنتزه الجنوبي |
| Daphne, bil bakalım bugün Eddie Parkta ne yedi. | Open Subtitles | هيي دافني إحذري ماذا أكل إيدي في المنتزه الليله |
| Haydi ama. 15 dakika içinde Parkta olmam lazım. | Open Subtitles | هيا ، كان يجب أن أكون في المنتزه منذ 15 دقيقة |
| Parkta çalmaya bayılırdı. | Open Subtitles | لقد كان دائمًا يستمتع بالتدرّب في المنتزه |
| Ever. Parkta atlıkarıncanın yanındaydık yağmur yağıyordu. | Open Subtitles | نعم , لقد كنا في إحتفال صاخب في المنتزه ولقد كانت تمطر |
| İnsanlar Parkta oynamaktan korkuyorlar. Gidip insanları bulalım. | Open Subtitles | . الكل يخشى اللعب في المنتزه . دعنا نذهب للبحث عن مكان مكتض بالجميع |
| K-9 biriminin dikkatine. Parkta 866 olayı ihbarı. Tamam. | Open Subtitles | انتباه لوحدة الكلاب، لدينا حالة بيع منشطات جارية في المنتزه الآن |
| Kırmızı kızak,ve büyük çam ağacı orta okulun yanındaki Parkta, çirkin,sarı,ekoseli bir mont içinde. | Open Subtitles | الزلاجة الحمراء و الشجرة الضخمة في المنتزه في منتصف الدراسة , في ذلك المعطف الصوفي الأصفر القبيح |
| Her şey yolunda olsun olmasın veya Parkta oturmuş taco yiyor ol, ezici suçluluk duygusu her zaman seninledir. | Open Subtitles | سواءاً كانت الأشياء جيدة أم سيئة أو كنت تأكل التاكو ببساطة في المنتزه يوجد دائماً تأنيب الضمير |
| Ulusal Uzay İstasyonu'nda bulduğum bileşenlerle bir roket kazanıyorum ama Parkta fırlattığım için ceza yiyorum. | Open Subtitles | المكونات التي أصنعها في محطة الفضاء الدولية و أحصل على تذكرة لإطلاق نموذج لصاروخ في المنتزه |
| Bunu Parkta yapabilirdik, çimenlerde gerçek bir piknik gibi olurdu. | Open Subtitles | أتعلمين, كان بإمكاننا فعل هذا في المنتزه مثل نزهة حقيقية في الخارج على العشب |
| İnsanlar hayatlarını yaşıyor. Güneşli havada geziyorlar. Birlikte Parkta oturuyorlar. | Open Subtitles | أناس يمارسون أعمال حياتهم، يتجوّلون تحت الشمس، يجلسون معاً في المنتزه |
| O gece Central Park'ta kıyamet kopmuştu. | Open Subtitles | قامت الدنيا و لم تقعد في المنتزه المركزي في تلك الليلة |
| 19 Nisan 1989 gecesi Central Park'ta gerçekleşen olaylar serisi hakkında sana birkaç şey sormak istiyorum. | Open Subtitles | أرغب في طرح بعض الأسئلة بخصوص ما حدث في المنتزه المركزي ليلة 19 إبريل 1989 |
| parktaki çocuklar oynarken güzel duruyor. | Open Subtitles | أولئك الرجال في المنتزه يبدون رائعين يأكلون السندويشات الكبيره |
| Kayıtlara göre Central Park'taki salıncaklardan birinin altında bir not bulunmuş. | Open Subtitles | وفقاً لورقة للسِّجِلّ مذكِّرة وجِدَتْ تحتَ إحدى هذه الأَرَاجِيح في المنتزه المركزي |
| Buradaki bütün polisler kıçını kurtarmak için koşuşuyor. Bense burada parkın içinde çocuk oyunu oynuyorum. | Open Subtitles | كل شرطي في مجال 50 ميل ينقذ نفسه و انا هنا العب لعبة اولاد في المنتزه |
| Adam karısına kızıp kafasını uçurmuştur. İbret olsun diye parka koymuştur. | Open Subtitles | غضب الرجل من زوجته فقطع رأسها وتركه في المنتزه ليراه الجميع |