| bu aslında mizahın dağılımının gerçek doğası mizahin bulaşıcılığı sizde olmadığında olanı. | TED | في الواقع هذه هي طبيعة نشر حس الطرافة حينما لا تملك عدوى الفكاهة. |
| bu aslında Çevre Koruma Departmanı'nın sitesinden. Bu bağlantıların her biri birer Excel sayfası ve her Excel sayfası farklı. | TED | في الواقع هذه البيانات كانت في موقع إدارة حماية البيئة. |
| Ve bu aslında tüm antik şehirlerin gerçeğidir. | TED | في الواقع, هذه حقيقة في جميع المدن القديمة. |
| bu aslında Harvard Tıp Fakültesi Countway Kütüphanesi'nde asılı duran bir resim. | TED | في الواقع هذه لوحة معلقة في مكتبة كاونت واي بمدرسة الطب جامعة هارفرد |
| Ama bu aslında "tavuskuşu tekniği" diye bilinen bir baştan çıkarma tekniği. | Open Subtitles | لكن في الواقع هذه طريقة إغواء معروفة باسم الطاووس |
| bu aslında iki aşamalı bir soru, Devon, eğer hamurunu iyi tuttursan, içi de iyi olmuş demektir. | Open Subtitles | ديفن ، في الواقع هذه إجابة من شقين لأن عليك أن تحصل على عجينتك والحشوة |
| Ben... bu aslında çektiğimiz son kayıttı. | Open Subtitles | أنا .. في الواقع هذه آخر لقطات إلتقطناها. |
| Bu gönüllü bir lisans öğrencisi -- 30.000 lisans öğrencimiz var o zaman aralarından seçebiliriz -- bu aslında kırmızı bir kalem işareti. | TED | هذا متطوع لم يتخرج بعد -- لدينا 30,000 طالب غير متخرج لذا بإمكاننا إختيار أحدهم. في الواقع هذه فقط علامة بالقلم الأحمر |
| bu aslında, onun doğum günü partisi. | Open Subtitles | في الواقع هذه .. هذه حفلة عيد ميلادها |
| Bu, aslında bir limon sıkacağı. | Open Subtitles | في الواقع هذه عصارة ليمون |
| - bu aslında kız kardeşim Sarah. | Open Subtitles | (في الواقع هذه أختي (ساره |