| Seksin başlı başına doğal olduğunu ama seks endüstrisinin onu mekanikleştirip endüstriyelleştirdiğini söyleyen bir kadın. | TED | تقول إحدى النساء، أن الجنس في حد ذاته شيء طبيعي ولكن صناعة الجنس تفرغه من معناه أو تجعل منه أشبه بسلعة تباع. |
| Beni yanlış anlamayın, sonradan tam gelişmiş yazının yaratılmış olması başlı başına etkileyici bir beceri. | TED | لا تسيئوا فهمي، كان إحداث كتابة متطورة كليا مؤخرا، إنجازا رائعا في حد ذاته. |
| Başlangıçta çekindim, çünkü ben hep şiirin kendi başına durabileceğini düşünürüm. | TED | في البداية رفضت، لأني كنت أفكر دائماً الشعر يمكن أن يكون عملا مميزاً في حد ذاته. |
| Daha çok betonun icadı gibidir: Önemli, Pantheon'u inşa etmek için kesinlikle gerekli ve dayanıklı, ancak kendi başına tamamıyla yetersiz. | TED | إنها أشبه باختراع للخرسانة مهم، ضروري تماماً لبناء البانثيون، ودائمة، ولكن غير كافية تماما في حد ذاته. |
| Bu aslında öğrenmenin Kendiliğinden olmadığı, beynin mekanizmasının başlangıçtaki farklılaşmasını güdüleyen önemli değişikliklerin periyodudur. | TED | هذه فترة تغيير جذري الذي لا يقوم فيها بالتعلم ، في حد ذاته ، ليبدأ التفريق الأولي لجهاز الدّماغ. |
| Korelasyon kendi içinde, nedenselliği ortaya koymuyor. | TED | إن الرابط في حد ذاته ليس دليلاً على السببية |
| Belki tek başına yetmez ama... Ama sizin bankanız tüccarların hesaplarını tutuyor. | Open Subtitles | ليس في حد ذاته ربما، ولكن مصرفك يملك فواتير تجارية مع تجار |
| kendi başıma hayır. | Open Subtitles | ليس في حد ذاته |
| Ve olayın kendisi de oldukça taze, şu anki olaylar ve geçmiş arasında, böyle bir alanı nasıl dolduracağımız, böyle bir olayın hikayesini nasıl anlatacağımız, bunlar başarması zor hedeflerdi. | TED | وفي الحقيقة، الحدث في حد ذاته حديث العهد في مكانٍ ما بين التاريخ و الأحداث الراهنة، و لطالما كان تحدياً كبيراً كيف يمكنكم أن ترقوا إلى فضاء مثل هذا، حدث مثل هذا، فقط لرواية تلك القصة. |
| Mesela, genetik faktörleri de hesaba katmalıyız ve bu başlı başına ayrı bir konuşma konusu. | TED | مثلاً، يجب أن ناخذ الجينات في عين الإعتبار، وذلك موضوع آخر في حد ذاته. |
| Ama bu büyüklükteki binaları hızlıca gezinmek başlı başına bir mücadele. | TED | لكن التنقل بسرعة داخل بنايات بهذا الحجم يُشكّل تحديًّا في حد ذاته. |
| R burada büyük harfle yazılmıştır. refahın başlı başına bir amaç olduğunu belirmektedir. | TED | هذه ال A هي A كبيرة وتعني أن الثراء هدف في حد ذاته |
| Yalnızca bu bile başlı başına bir üstün zeka örneği değil midir? | Open Subtitles | وذلك في حد ذاته دليلاً على العبقرية، ألا توافقني؟ |
| Bizi güvende hissettirmeyen bu probleme nasıl katkı yaptığımızı görebildiğimiz gerçeği ise kendi başına çılgınca. | TED | والحقيقة التي يمكننا أن نراها هي كيف نساهم في تفاقم المشكلة مما يجعلنا لا نشعر بالأمان هذا يدفع للجنون في حد ذاته |
| İlacın kimyasal özellikleri bana çok yabancı bu bile kendi başına tüyler ürpertici. - Bunu konuşmuştuk. | Open Subtitles | إن خواص العقار الكيميائية مبهمة لي وهذا يعد مفزعاً في حد ذاته |
| Bu kendi başına bile zaman çizgisini hayal edilemeyecek şekilde değiştirebilir. | Open Subtitles | قد يؤدي ذلك في حد ذاته إلى تغيير الجدول الزمني الذي نعرفة |
| Sırtından vurma planladığımız gibi olmadı, Kendiliğinden. | Open Subtitles | إن ديدن أحرزنا عبر مزدوج؛ ر الذهاب كما هو مخطط لها، في حد ذاته. |
| Yani, sonuç olarak Kendiliğinden değil. | Open Subtitles | جدا، وليس في حد ذاته بعد كل شيء. |
| Ve beni daha da çok şaşırtan ve takıldığım bir konu da ekranın içindeki dünyanın kendi içinde hiçbir gerçekliğinin olmamasıydı. | TED | والأمر الذي كان أكثر إدهاشا لي، والذي تعلقت به أكثر، هو أن ذلك العالم داخل الشاشة بدى و كأنه لا يملك حقيقة مادية في حد ذاته. |
| Pekala cinsiyet değiştirmeye karar vermek kendi içinde bile çok büyük bir karar bu sebeple, bunu derinlemesine düşünmeyi haftasonuna bırakıp, sonra da bir sonraki adımımızın ne olacağına karar vermeye ne dersiniz, olur mu? | Open Subtitles | ... حسنًا إتخاذ قرار بتغيير الأجناس هو قرار كبير في حد ذاته |
| tek başına silah adamı korkutmuyorsa orası ayrı tabii. | Open Subtitles | بحالة إذا ما كان المسدس في حد ذاته يخيف رجلاً. |
| kendi başıma hayır. | Open Subtitles | ليس في حد ذاته |