| Bir saat içinde tekneye su aldırıp seni denizin dibine gömerler. | Open Subtitles | أن تملأ الابتعاث وتفريغ لك في ساعة واحدة في قاع البحر. |
| Kevin ve Tom'u alıp bir saat içinde buluşma noktasına gel. | Open Subtitles | احصل على كيفن وتوم وتلبية في بقعة طبيعية في ساعة واحدة. |
| Kararların sadece yüzde 12'si bir saat içinde veya daha fazla süre içinde alındı. | TED | حوالي 12 بالمئة من القرارات فقط يقومون بها في ساعة او اكثر |
| Ve bunu 29 saniyede buldum, bağımsız medyanın gücü ve önemi hakkında benim bir saatte anlatabileceğimden daha fazlasını anlatıyor. | TED | ولقد وجدت أنها وضّحت في 29 ثانية فقط قوّة وأهميّة، وسائل الإعلام المستقلة أكثر ممّا يمكن أن أقوله في ساعة. |
| Şu erken bir saatte yatakta olma işine ne oldu? | Open Subtitles | ماذا حدث لحديثنا عن خلودك إلى النوم في ساعة معقولة؟ |
| Acele etmeni istemem ama Milan uçağı 1 saat sonra kalkıyor. | Open Subtitles | أنا لا أريد تعجيلك، لكن الطيران إلى ميلان يتوقّف في ساعة. |
| Bir saate büyük bir bahis kazanmaya çalışırsınız. Hepsi bu. | Open Subtitles | وهدفك هو الفوز برهان واحد كبير في ساعة واحدة.. |
| Ölüm saatinde, yatağından bir telefon görüşmesi yapıyormuş. | Open Subtitles | كان في سريره يجري مخابرة في ساعة وقوع الجريمة تماماً |
| Önündeki masada 36 tane karıştırılmış iskambil destesi var ve bir saat içinde kendi geliştirdiği ve uzmanlaştığı bir teknikle kağıt sıralamasını ezberlemek üzere. | TED | وأمامه على مكتبه يوجد 36 أوراق لعب مخلوطة والتي سيحاول حفظها في ساعة واحدة مستخدماً تقنية قام بإختراعها بنفسه والتي لم يتقنها إلا هو |
| 1972'de, Eddy Merckx bir saat içinde bisiklet sürerek alınan en uzun yol rekorunu 49,431 km ile kırdı. | TED | في عام 1972، حقق إيدي ميركس الرقم القياسي لأطول مسافة تُقطع بالدراجة في ساعة واحدة عند 30 ميل، 3,774 قدم. |
| Bir ya da iki saat içinde odamızı görme şansımız olur umarım. | Open Subtitles | ربما في ساعة أو ساعتين، لدينا فرصة لرؤية غرفنا |
| Eğer bir saat içinde geri dönmezsem, otele kayıt yaptır. Araban var. | Open Subtitles | إذا لم أعود في ساعة , سجلي اسمك في الفندق , واحصلي على سيارة |
| Bir saat içinde tek bir virüs hücreyi ele geçirdi, çoğaldı ve onu öldürdü. | Open Subtitles | في ساعة واحدة اجتاحها فيروس واحد وتكاثر وقتل الخلايا |
| Bir saat içinde geçit vasıtasıyla bu sembollerin temsil ettiği gezegene gideceksiniz. | Open Subtitles | في ساعة واحدة ستذهبون الى الكوكب عبر البوابة حددت بهذه الرموز |
| Bir enzim, bir saatte 1.000 adet kimyasal tepkiyi harekete geçirebilir. | TED | يستطيع أنزيم واحد تفعيل الآلاف من هذه التفاعلات الكيميائية في ساعة واحدة. |
| Mal burda. Değiş tokuşu bir saatte yapabiliriz. | Open Subtitles | البضاعة موجودة، بإمكاننا عمل المبادلة في ساعة |
| Bu işi bir saatte bitirmek için 3 kat fazla adam lazım. | Open Subtitles | سنحتاج إلى ثلاثة أضعاف ما معنا من الرجال حتى نغطي هذه المسافة في ساعة |
| Siler, ekibinin bunu bir saatte halledebileceğini söyledi. | Open Subtitles | سايلر يقول أن فريقه يمكنه عمل ذلك في ساعة |
| Sizlerle bir saat sonra burada yemek için buluşuruz. | Open Subtitles | عبئه في تلك الخيمة الكبيرة هناك سأقابلكم هنا في ساعة العشاء |
| Bir saat sonra, Bethesda'taki Memorial Köprüsü'nde olmanı söylüyor. | Open Subtitles | يقول يكون في الجسر التذكاري في بيثيسدا في ساعة واحدة. |
| Bir saate dönerim. | Open Subtitles | سأعود إلى التقاط ما يصل اليه في ساعة واحدة. |
| Anaheim'e iş çıkış saatinde gitmemek hoş olurdu aslında. | Open Subtitles | سيكون من اللطف ألا تضطر للقيادة إلى أنهايم في ساعة الزحمة |