| Bir yerlerde, bir kafeste ruj sürülmüş olarak yatmasına dayanamam. | Open Subtitles | لم أستطع إحتمال إن كان في قفص في مكانٍ ما يضع أحمر الشفاه |
| Bodrumdaki bir kafeste yaşlanacaksın, biliyorum. | Open Subtitles | سينتهي بك المطاف تعيش في قفص في القبو، اشعر بذلك. |
| Ve herkes kendini tehlikeye atarken ben bir kafeste saklandım. | Open Subtitles | وقد اختبأت في قفص في حين أن الجميع أخذوا كل المخاطرات |
| Tüm ay boyunca gösteri sanatı yaptı. Cadde üzerinden bir kafesin içinde yaşadı ve dışarı adım atmadı. | Open Subtitles | كان يؤدى عملاً على قطعة فنية طوال الشهر كان يعيش في قفص في الشارع ولم يتركه مطلقاً |
| Otelin broşüründe bir kafesin içinde suya girebileceğimiz köpekbalıklarına yem verebileceğimiz ve etrafımızda yüzebileceklerini okumuştum. | Open Subtitles | قرأتُ في مجلة الفندق، إنّهم يضعونكَ في قفص في الماء، ثم يرمونَ طعام أسماك... القرش ثم أسماك القرش تهجم نحوك أيمكننا فعل ذلك؟ |
| Ve herkes kendini tehlikeye atarken ben bir kafeste saklandım. | Open Subtitles | وقد اختبأت في قفص في حين أن الجميع أخذوا كل المخاطرات |
| Bodrumdaki bir kafeste üç kurban var. | Open Subtitles | لديّ ثلاث ضحايا عالقون في قفص في القبو |
| Bu gerçek boyutlu Mükemmel Polly'i evinizde bir kafeste tutun ya da Polly'i parmaklarınıza kondurup şarkı söylemesini izleyin. | Open Subtitles | (بولي المثالية) بالحجم الطبيعي تبدوا ملائمة في قفص في المنزل ،أو (بولي) واقفة على أصبعك راقبها و هي تغرد |
| - Bodrumda bir kafeste. - Doğru! | Open Subtitles | إنه في قفص في القبو |