| Hayır, sana aşkım yalandan değildi. Sadece babamın davasında tanıklık etmek istemedim. | Open Subtitles | لم أكن أزيف حبي لكِ لم أرد أن أشهد في محاكمة أبي |
| Kardeşin, aranan bir kaçak, babanın cinayet davasında... - ...önemli bir tanık. | Open Subtitles | أخوكِ هارب وهو شاهد مطلوب في محاكمة جريمة القتل التي فعلها والدكِ |
| Babamın duruşmasında delil olarak kullanmak için yalan makinesine girmemi istiyor ama ben istemiyorum. | Open Subtitles | يريديني أن أخضع لاختبار كشف الكذب لاستخدامه كدليل في محاكمة والدي ولكنّني لا أريد ذلك |
| Cinayet duruşmasında, arkadaşlık yoktur. | Open Subtitles | لا توجد هناك صداقة في محاكمة جرائم القتل هذه محكمة مقاطعة فيدراليّة |
| Söyleyeceğin her şey, ileride Mahkemede aleyhine kullanılabilir. | Open Subtitles | أي شئ تقوله يمكن أن يستخدم ضدك في محاكمة رسمية |
| Babamın davasındaki yargıcın karısı. | Open Subtitles | باتريشيا بارنز إنها زوجة القاضي في محاكمة والدي |
| Bu davayı taklit bir duruşma şeklinde yürütmek için 100.000 $ verdiler. | Open Subtitles | لقد منحونا 100.000 دولار لتجربة هذه القضية في محاكمة وهمية |
| Yasal bağlama dönersek, Sally Clark davasında tüm avukatlar uzmanın söylediğini kabul ettiler. | TED | لنرجع إلى السياق القانوني، في محاكمة سالي كلارك كل المحامون تقبلوا ما قاله الخبراء فقط. |
| Büyük ihtimal herkes gibi bunu atlayıp Letitia'nın davasında ortaya çıkacaktır. | Open Subtitles | على الأغلب أنه لن يحضره ككل الباقين و سيظهر في محاكمة لاتيشا. |
| Annenin cinayet davasında onu savunacak bir avukat bulmak için uğraşıyordum. | Open Subtitles | لقد علقت في محاولتي لإيجاد شخص يدافع عن أمك في محاكمة قتل. |
| CJ Nicholas'ın cinayet davasında jüri tarafından verilen karar. | Open Subtitles | تلك هي الجملة التي أقرّتها هيئة المحلفين في محاكمة القاتل |
| Arkadaşımın sahte duruşmasında tanığım. | Open Subtitles | في الواقع ، أنا لست موكلة أنا شاهدة في محاكمة تصويرية لصديق شيء واحد إذا وقعت في مشكلة |
| Beş yıl önce müvekkilimin duruşmasında bu gösterilmedi. | Open Subtitles | هذا لم يُعرض في محاكمة موكلتيّ، منذُ 5 أعوام. |
| Bu da Milosevic'in duruşmasında kullanılan video görüntüsü, erkek çocukları ve adamların etrafını çevreleyip onları öldürmeden önce Ortodoks bir rahip tarafından kutsanan bir Sırp akrep birimini baştan sona gösteriyor. | TED | هذه لقطات فيديو استخدمت في محاكمة ميلوسيفيتش، التي من الأعلى إلى الأسفل تعرض وحدة العقرب الصربية التي يقوم بتكريمها قسيسٌ أرثوذوكسي قبل محاصرة الأولاد والرجال وقتلهم. |
| Yani ben yaptığımı bir ceza duruşmasında davalı üzerinde çalışmak gibi değil, juri üzerinde çalışmak gibi görüyorum. | TED | و لذا أفكّر فيما أعمله ليس كثير من ك دراسة المدّعى عليه في محاكمة جنائيّة، لكنّ دراسة هيئة المحلّفين . |
| 1963 Kasım'ında Frankfurt'ta başlayan bir Mahkemede 22 kişi Auschwitz'deki suçlarından dolayı yargılandı. | Open Subtitles | في محاكمة بدأت فى "فرانكفورت" في ديسمبر1963 إتـُهم 22 شخص "بجرائم في "آوشفيتس |
| Her iki halde de yıllarını kaybedeceksin ve ben sivil Mahkemede kanını kurutmak için hâlâ bekliyor olacağım. | Open Subtitles | ,في كلا الحالتين، ستفقد سنين من عمرك وأنا مازلتُ مترصّدة لإستنزافكَ تماماً في محاكمة مدنية |
| Avukatımın sekreteri, boşanma davasındaki imajım için toplamıştı bunları. | Open Subtitles | سكرتيرة المحامي الخاص بي جمعت هذه من أجل صورتي في محاكمة الطلاق. |
| - Her Amerikan, iyi yada kötü suçlu ya da suçsuz, adil bir duruşma ve hukuk danışmanını hak eder. | Open Subtitles | يستحق فرصته في محاكمة عادلة وإستشارة قانونية. وأيّ شيء أقل من ذلك... |
| Gerçekte, mahkeme kanunlarına göre bu sizi temize çıkaramaya yardımcı olmayacak demiştim. | Open Subtitles | في الحقيقة قلت ، أنها لا يمكن أن تفيدك في محاكمة قانونية |
| Yine de sunumu böyleydi ve duruşmada kimse tartışmadı bile. | TED | ومع ذلك، هكذا تم تقديمها، في محاكمة لم يجادل فيها أي شخص حتى. |
| Siz buna cinayet duruşması söz konusuyken anlık bir karışıklık mı diyorsunuz? | Open Subtitles | أهذا ما تسميه خلطاً عابراً في محاكمة جريمة قتل؟ |
| Hayır, onları siktir et. Kimse beni mahkemeye çıkaramaz. | Open Subtitles | لا , اللعنه عليهم لا أحد يضعني في محاكمة |