| Sadece ilk buluşmamızda gözlüklerimi giymek istemedim. | Open Subtitles | لكنني لم أريد ارتداء نظارتي في موعدنا الأول |
| Seni sevdiğimi ilk buluşmamızda söylemiştim. Sen de bana söylemiştin. | Open Subtitles | قلت لكِ أنِ أحبك في موعدنا الاول و أنت قلتيها لي أيضاً. |
| İlk buluşmamızda "Başımda belâ bir şeytan var..." | Open Subtitles | في موعدنا الأول مرحباً هناك شيطات يطاردني |
| Bunu Ross için yaptığımızı biliyorum, ve bunda bir sorun yok. Ama eğer bana kalsaydı, ilk randevumuzda bunu yapmazdık. | Open Subtitles | يمكن أنّ أقول بأنّي أعرف بأنّنا نعمل هذا من أجل روس وذلك جيد، ولكن لو كان الأمر بيدي، هذا ليس ما سنعمله في موعدنا الأول |
| Baban bunu bana ikinci ya da üçüncü randevumuzda gösterdi. | Open Subtitles | أبوك أخذني لرؤية هذا في موعدنا الثاني أو الثالث |
| Ben de ilk buluşmada iyi bir etki bırakmak isterim. | Open Subtitles | يعجبني أنني قد تركت انطباعاً جيداً لديك في موعدنا الأول |
| İlk resmi randevumuz haftaya. | Open Subtitles | سنخرج في موعدنا الأول رسمياً الأسبوع القادم |
| İlk randevumuzda dışarı çıktığımızda gecenin sonunda seni öpmemi istemiş miydin? | Open Subtitles | حين ذهبنا في موعدنا الأول في نهاية الليلة هل أردتِ أن أقبّلكِ ؟ |
| Haftaya her zamanki saatte görüşürüz. | Open Subtitles | سأراكِ الأسبوع القادم في موعدنا المعتاد. |
| İlk buluşmamızda ne demiştim sana bebeğim? | Open Subtitles | إنه طبيعي ، لكن ، عزيزي ماذا قلت في موعدنا الأول؟ |
| Bir piknik hazırlayacaktım ilk buluşmamızda senin hazırladığın gibi ama o güzel havayolu bardaklarını nereden bulduğunu çözemedim. | Open Subtitles | كنت سأفرش سجادة تنزه مثل تلك التي وضعتيها في موعدنا الأول ولكن لم أعرف من أين حصلتي على |
| Yani bu eğlenceliydi. İkinci buluşmamızda, elini kapıya çarpacağım. İkinci buluşma? | Open Subtitles | إذا ذلك كان مضحكا في موعدنا الثاني سأسحق يدك بالباب موعد ثاني؟ |
| Evet. İlk buluşmamızda evlenmek hakkında şakalaştık. | Open Subtitles | نعم، قد مزحنا حول الزواج في موعدنا الأول |
| İkinci buluşmamızda seni Hint restoranına götürdüm ve Maze Runner filmi boyunca körili gaz çıkardın. | Open Subtitles | في موعدنا الثاني، اصطحبتكِ لتناول طعام هنديّ، ''وأنت تجشّأتِ بخُضام فيلم ''عدّاء المتاهة. |
| Belki de buluşmamızda bu Hawaii gömleklerinden birini giyerim. | Open Subtitles | ربما سوف أرتدي واحدة من قمصان هاواي تلك في موعدنا |
| Sadece randevumuzda çok eğlendiğimi bilmeni istedim. | Open Subtitles | اردت فقط ان اخبرك اني امضيت وقتاً رائعاً في موعدنا |
| "Çocuklar fareler gibidir, hastalık taşırlar " demişti bana üçüncü randevumuzda... | Open Subtitles | قال لي شيء ما في موعدنا الـ 3 عن الأطفال والفئران والأمراض |
| Üçüncü randevumuzda, çocuk istemediğimi söylemiştim ve benim için sorun olmazsa, senin için de olmayacağını söylemiştin. | Open Subtitles | للحياةِ تغيُّراتُها لقد أخبرتُكَ في موعدنا الثالث أنني لا أريدُ أطفالاً |
| İlk buluşmada iyi bir izlenim bırakmak isterim. | Open Subtitles | يعجبني أنني قد تركت انطباعاً جيداً لديك في موعدنا الأول |
| Hayır, ama belki 15. buluşmada ya da 30. buluşmada ya da beraber yaşamaya karar verdiğimiz zaman, ki bu da iyi olurdu. | Open Subtitles | لا و لكن ربما في موعدنا الـ 15 أو موعدنا الـ 30 أو حتى قبل أن نسكن مع بعضنا يمكن أن يتلقى شيء جيد لتنشئه |
| Bu çok daha güzel. Bu bizim ilk randevumuz. | Open Subtitles | هذا أفضل بكثير فقد التقينا في موعدنا الأوّل هنا |
| İlk çıktığımızda. | Open Subtitles | في موعدنا الأول |
| - Haftaya her zamanki saatte görüşelim. - Gitmesen iyi olur, Barry. | Open Subtitles | ـ لنلتقي في موعدنا المعتاد الأسبوع القادم ـ أفضل ألّا ترحل، يا (باري) |